Risale-i Nur’un hedefi dünya değil, daimî ahiret saadeti ve bütün hayat-ı dünyeviyedeki hüsün ve cemal onun cilve-i cemalinin bir nevi gölgesi ve bütün Cennet bütün letaifiyle bir lem’a-i muhabbeti olan bir Daim-i Bâkî’nin, bir Rahîm-i Zülcemal’in rızasıdır. Böyle İlâhî ve kudsî ve çok yüce bir gaye varken, süflî ve günahlı ve neticesiz, halkı hükûmet aleyhine teşvik gibi fânîliklerden Risale-i Nur’u binler defa tenzih eyleriz. Ve bizim imânî çalışmalarımızı ve dinî bilgiler öğrenmemizi istemeyen, bu şekil iftiralarla bizi ezmeye çalışanların şerlerinden Allah’a sığınıyoruz.
Sayın Hâkimler!
Otuz üç âyât-ı kerîmenin işârâtı ve İmam-ı Ali (ra) ve Gavs-ı A’zam’ın (ra) ve yüzlerle ehl-i tahkikin takdirkârâne beyanatıyla bir nur-u Kur’ân olduğu ve ona yapışanların, inşaallah, imanlarını kurtaracakları kat’î tahakkuk eden Risale-i Nur, kat’iyen söndürülemez, kaybedilemez. Buna misal: Yirmi beş seneden beri onu imha etmek gayesiyle yapılan hücumlar, bilakis onun fevkalâde yayılmasına ve parlamasına vesile oldu. Çünkü onun sahibi, ezelden ebede kadar her şey kudret-i ezelîsinde ve emrinde olan bir Sultan-ı Zülcelâl’dir. Çünkü onun hakaikleri Kur’ân’ın hakikatleridir ve Cenab-ı Hakkın hıfz ve inayetiyle daima parlayacaktır inşaallah.
Sayın Hâkimler!
İman ve İslâmiyet’i en yüksek bir sevgi ve iştiyakla öğreten ve rıza-i İlâhîden başka bir hedef ve maksat tanımayan ve bu asırda Kur’ân’ın bir mu’cize-i kübrası ve tefsir-i nuranîsi olduğu kat’î tahakkuk eden Risale-i Nur’u okumak ve yazmak ve onun hakaik-ı imaniyeyi ders veren risalelerini mü’min kardeşlerine vermek bir suç ise ve dinin evamir-i kudsiyesinden olan rabıta-i diniye ve uhuvvet-i İslâmiye ve Allah sevgisi uğrunda iman ve Kur’ân yolunda birleşmek gibi mukaddes ve İlâhî ve uhrevî kardeşlik bir cemiyet ise, böyle mübarek bir cemiyete mensup olmak, benim için büyük bir saadettir ve her türlü taltif ve nişanların üstünde bir bahtiyarlıktır. Böyle bir saadet ve bahtiyarlığı kazandıran Risale-i Nur’un talebesi olmak gibi büyük bir lütfu benim gibi bir bîçareye nasip eden Allah’a hadsiz şükürler olsun. Son sözüm, “Hasbünallahu ve ni’me’l-vekîl...” [“Allah bize yeter. O ne güzel vekildir.” (Al-i İmran Suresi: 173); “Allah Bana yeter. Ondan başka ibadete lâyık hiçbir ilah yoktur. Ben Ona tevekkül ettim. Yüce Arşın Rabbi de Odur.” (Tevbe Suresi: 129)]
Muallim Mustafa Sungur
Şualar, 14. Şua, s. 582
LÛGATÇE:
evamir-i kudsiye: kudsî, yüce, kusursuz emirler.
inayet: (İlâhî) gözetim, himaye, ihtimam, ihsan, lütuf.
lem’a-i muhabbet: muhabbet parıltısı, sevgi parıltısı.
letaif: güzellikler, incelikler.
mu’cize-i kübra: en büyük mu’cize.
rabıta-i diniye: dinî bağ.
uhuvvet-i İslâmiye: İslâm kardeşliği.