Geçen hafta sonu günlerinin her saatini dolu dolu geçirdik: Şevk dolu, heyecan dolu, uhuvvet-muhabbet dolu, azim, gayret, kararlılık dolu...
Önce, ilim ve irfanla yoğrulmuş yetişmiş kabiliyetlerin akademik seviyedeki feyizli, bereketli masa çalışmalarına şahit olduk.
İki gün süren bu heyet çalışmaları neticesinde, ortaya iyice hazmedilmiş manevî gıdalar ve topluma huzur verici hakikat pırıltıları çıktı.
Bunlar, ayrıca derlenip toparlanarak, kısaca “Adalet Paneli” için toplanan binlerce fedakâr hazirûna sırasıyla takdim edildi. Aynı anda, elektronik-dijital medya vasıtalarıyla Türkiye’nin, hatta dünyanın her tarafına...
Hele, en son Beylikdüzü’nde yapılmasına karar verilen “Bediüzzaman ve Adalet Paneli”ndeki o insan manzarası, cidden eşine ender rastlanan bir mâna tablosunu yansıtıyordu.
Âcizâne, o coşkulu tablodan kendi fikrimce çıkardığım mâna zincirinin bazı halkalarını şöylece ifade etmek isterim.
Evet, Pazar (26 Mart) günü İstanbul Beylikdüzü’nde Nurânî bir gaye ve hizmet için içtima eden o cemaat-i uzmada;
1) Bütün Türkiye’nin, orada bir şekilde temsil edildiğini gördüm. Vatanımın hemen her köşesinden fertler ve gruplar halinde gelen fedâkâr insanlar vardı orada. Cidden, özellikle “temsil kabiliyeti” en yüksek sevideki ender toplantılardan biriydi.
2) Şefkat kahramanları olan hanımların, bu Nurânî hizmet zincirinde, erkeklerden hiç de geri kalmadığı bedâhet derecesinde görülmüş ve anlaşılmış oldu. İki salondan birini onlar doldurdu. Yetmedi, mescide taştı. Dahası, onlardaki şevk, heyecan, arzu ve iştiyakı, anlatmak, tarif etmek bile zor.
3) Gerek erkeklerde ve gerekse hanımlarda en dikkate değer bir hâl-vaziyet de “Dâvayı, hizmeti sahiplenme şuurunun had safhada” olmasıydı.
4) Şahsiyet-i mâneviye bağlı halis, sâdık Nur Talebelerinden müteşekkil Yeni Asya camiası, defalarca engellenmeye çalışılan ve türlü baskılarla geri adım attırılmak istenen Nurânî hizmetlere tam sahibiyetle beraber, ayrıca dosta-düşmana gayet net bir şekilde şu mesajı vermiş oldu: Nur hizmetini engelleme teşebbüsleri, bizi asla korkutamaz, yıldıramaz, vazgeçiremez. Bilâkis, bizi daha da birleştirir, kaynaştırır, gayrete sevkeder, cûş û hurûşa getirir.
5) Yapacağımız her türlü hizmeti, emniyet, hakkaniyet ve müsbet hareket dairesinde yaparız. Kimseyi üzmeye, kırmaya doğrudan bir kastımız yok. Hizmetimizi meşrûiyet içinde kalarak, temel insanî, hukukî ve demokratik haklarımızı kullanarak yapma emelinde ve gayretindeyiz. Buna da kimse mani olamaz ve tanımayız.
6) Lokal ölçekli ayrılıklar, bölünmeler, çekişmeler, umumî hizmetlerin önüne geçmez, geçmemeli. Umuma yönelik hizmetler ve mesajlar, aynı zamanda “İttihad-ı Nuriye”yi temine yönelik olup, dolayısıyla “İttihad-ı İslâm”a hizmettir.
7) Risâle-i Nur’u tahrif çabası; hemen ardından konulan bandrol engeli ve nihayet Risâlelerin inhisar altına alınma çabası, nasıl hukuk zemininde ve müsbet hareket çerçevesinde kalınarak aşıldı ise, sair Nurânî programların önündeki engellerin de yine aynı ölçü ve prensipler manzumesiyle aşılması hem mümkün, hem de vâkidir.
8) Risâle-i Nur ve Bediüzzaman’lı programların, dostlara ve ehl-i imana ümit, cesaret ve teselli verdiği gibi, zalimlere, zorbalara, münafıklara ve gizli din düşmanlarına da korku ve yeis veriyor. Türkiye’nin her yöresinden gelip aynı dâvâ etrafında pervâne olan insanlar ve onların teşkil etmiş olduğu şahs-ı mânevî, türlü yalan ve çarpıtmanın ortalıkta kol gezdiği, korkunun dağları sardığı bir vasatta, büyük bir ferâgàt ve cesaret örneği sergileyerek, milyonların yüreğine su serpmiş, fikir ve hissiyatına tercüman olmuştur.
Cenâb-ı Hak, şu “cemaat-i muazzama”nın bu harikulâde hizmetini kabul, makbul ve dâim eylesin.
@salihoglulatif: Bir siyasî EVET-HAYIR tercihini bile tutup HAÇLI-HİLÂL savaşına çevirenler, "Doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete lâyık doğruluğu"n ne olduğunu bilemez, anlayamaz, anlatamaz, gösteremez...