"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnsanlığın çiğnendiği Yassıada (2)

M. Latif SALİHOĞLU
28 Mayıs 2013, Salı
İnsanlık dışı muameleler

Yassıada duruşmalarıyla ilgili kaynakların ve şahitlerin istisnasız tamamı, Demokratlara hem darbe esnasında, hem de özellikle Yassıada'da çok kötü muameleler yapıldığını doğruluyor.
Öylesine bir kötü muamele ki, bunu ancak ve ancak "insanlık dışı" tabiriyle tanımlamak mümkün.
İşte, o günlerde yaşanan yüzlerce vak'adan sadece birkaç misâlin özeti.

"20 baş hayvan" diyen hayvan

DP'li Devlet Bakanı Mükerrem Sarol şunları anlatıyor:

"...Davutpaşa Kışlasından 20 kişilik bir kamyona bindirildik.
Başımızdaki binbaşı başladı sataşmaya. Önce bana 'Söyle bakalım, bu milyonları nerede yiyeceksin' dedi. Ben 'Benim milyonlarım yok' dedim. 'Öyleyse sana yardım toplayalım da, evini barkını geçindirirsin' diye alay etti.
Sonra, diğer arkadaşlarımın yakasına yapıştı. Yakışıksız sözler söyledi.
Ardından, yalanlar dizisi başladı: 'Et Balık Kurumu ambarlarında üniversiteli gençlerin öldürülüp kıyma haline getirildiğini, Bayar'ın bankalarda milyonları çıktığını, Menderes'in altın külçeleri kaçırırken yakalandığını...' anlatıp durdu.
Sonra da son derece çirkin ve sapıkça konuşmalar yaptı.
Nihayet araba durdu, gemiye bindirileceğiz. Binbaşı eline listeyi aldı ve gemi komutanına 'işte size 20 baş hayvan getirdim' diye bağırarak söyledi.
Arabadan çıkıp gemiye atlayanın da yemediği tekme, küfür, hakaret yoktu.
Aynı bed muamele Yassıada'ya çıkarken de tekrarlandı.
 Ada komutanı Tarık Güryay, aramızda eli sopayla dolaşır, önünde herkesin ayağa kalkmasını isterdi. Yine de, hakaret ve işkence yapmaktan geri durmazdı.
Bütün asker ve subayları dolduruşa getirmişlerdi. Hepsi bizi birer vatan haini gibi görüyordu. Gördüğümüz muamele de ona göre oluyordu.
Hiç unutmam, yanımda arkadaşım Selahaddin Karayavuz vardı. Ona, 'Ben bu şartlarda burada yaşayamam. Bu haysiyetsiz muamele karşısında, kafamı demirlere vura vura öleceğim' dedim."

Ölümü tercih edenler

Yassıada'da Demokratlara yapılan insanlık dışı haysiyetsizce muamele, sadece M. Sarol'un değil, bir çoklarının canına tak etmiş ve onları böyle yaşamaktansa ölümü seve seve tercih edecekleri bir noktaya getirmişti.
Ölmek isteyenlerden biri de DP Fatih ilçe başkanlarından Dr. Faruk Sargut idi.
Dünya gazetesinin 21 Temmuz tarihli sayısında, Sargut'un gayrımeşrû yollardan servet edinmiş olduğu şeklinde çok ağır bir suçlama vardı.
Bu alçakça iddia, bardağı taşıran bir damla oldu. Zaten mevcut sıkıntılara tahammül edemeyecek dereceye gelen bu vakarlı insan, gazete haberini okuyunca büsbütün üzüldü, kahırlandı. İddialara cevap vermek imkânına da sahip değildi.
Dr. Sargut: Kendi kendine 'Böyle zillet içinde yaşamaktansa, hayatıma son vermem daha hayırlıdır' gibi sözler söylemeye başladı. 22 Temmuz günü lavaboda çamaşır yıkarken, çamaşır ipiyle kendini asmaya teşebbüs etti. Hırıltı sesini duyan güvenlik görevlileri onu son anda kurtarıp hastaneye kaldırdı.
İnsanlıktan çıkanlar, hasta vaziyetiyle de onu yargılamaya devam ettiler.
Nitekim, aynı hasta ve hatta ameliyatlı bir halde iken, Prof. Osman Turan'ı da, üstelik işkenceler çektirilerek ve eli bağlı şekilde (Güryay tarafından) sopayla dövülerek yargılamaktan çekinmediler. (Bkz: 27 Mayıs Yargılanıyor; Sarol ve Turan'ın anlattıkları)

Dr. Lütfi Kırdar'ın duruşma esnasında vefatı

Sağlık Bakanı olan Dr. Lütfi Kırdar da, Yassıada'daki işkenceli meşakkate dayanamayıp vefat edenlerden.
Muhtelif şahitlerin aktardığı Kırdar'ın ölüm şeklini, Erzurum DP milletvekili A. Melik Fırat'tan dinleyelim:
"...Adaları hiç görmemiştim. Bir hisarın karşısında indik. Bizi Yarbay Tarık Güryay elinde sopasıyla karşıladı.
Bizi indirince, sıra halinde tek tek götürdüler koğuşlara. Tarık Güryay ve yanındakiler bize 'Siz bir hırsızın peşinden gittiniz. Türkiye'nin paralarını çalıp, Rusya'ya kaçacaktınız değil mi?' dediler. Askerlere de bunları anlatmış ve kandırmışlar. Hatta, 'DP'liler talebeleri öldürüp, Et Balık Kurumunda kıymaya karıştırmışlar' gibi iddialara bile inandırmışlar herkesi.
Adaya getirilen milletvekillerine çok kötü muamele yapılıyordu.
Bizden sonra, bakanlar da getirildi. Dr. Lütfi Kırdar, İstanbul'un eski valisi. Sağlık Bakanıydı. Yaşlıydı, iri yarıydı. Bir çelme atmışlardı; düşmüş, alnı kan içinde kalmıştı.
Bizim koğuşa gelince, yanına gittim, alnındaki kanı sildim.
Mahkemede ifade verirken düşüp kalp sektesinden vefat etti. Bunu hiç unutmam."
* * *
Yassıada duruşmaları esnasında yaşanan elim safhaları ve kahredici sahneleri kelimelerle anlatmak imkânsız.
Orada, pek yakın bir tarihte yaşananların, insanlık tarihinde ikinci bir benzeri yoktur; dünya durdukça, benzerî tabloların tekrarlanacağını da hiç sanmıyoruz.
Ancak, yine de o günleri unutmamak ve o dönemde yaşananların içyüzünü bilmek lâzım.
Tâ ki, vahşî tabiatlı şahıslar yeniden meydan almasın, fikirleri hiçbir zaman revaç bulmasın.
Tâ ki, o zaman çekilen âhlar yerde kalmasın, çiğnenen insan hakları yeniden şâha kalksın, hukuk ve adâlet zulümkârlıktan temizlensin ve milletin hür iradesi yeniden itibar kazansın.
İşte bu maksatla, sizlerle birlikte o günleri hatırlayıp, ulaştığımız bir kısım mâlûmatı paylaşmaya çalışıyoruz.

Dr. Lütfi Kırdar
Duruşma esnasında maruz kaldığı ağır itham ve hakaretler karşısında fenalaşarak yere yığıldı.

 
(Devamı var)
Okunma Sayısı: 7393
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • mustafa yaprak

    27.5.2013 00:00:00

    Yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum.Allah sizden razı olsun. Tûl-i zaman ve bu’d-i mekânın muhâkemat-ı akliyede tesiri çoktur.siz bizleri hayalen o günlere götürdünüz,içimiz yandı ve yansın,lakin geçmiş zaman olsa bile bu zalimlerin zulümleri,mazlumların ise zulme maruz kaldıklarının bilinmesi gerekiyor.Kalbini cehennemleştirmiş zalimleri cehenneme havale ederek...
    zalimler için yaşasın cehennem diyoruz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı