Demokrat Parti kurucularından ve Dışişleri eski Bakanlarından Fahrî Profesör Mehmet Fuad Köprülü, 28 Haziran 1966’da İstanbul Baltalimanı Hastanesinde vefat etti. (Doğum tarihi: 4 Aralık 1890.)
Fuat Köprülü, Osmanlı devletinde çokça Sadrâzamlık yapan Köprülüzâdeler hanedanına mensuptur. Nitekim, naaşı da Çemberlitaş’taki aile mezarlığında (Köprülü Türbesi) ve tam da babasının yanı başına defnedildi.
*
Fuad Köprülü, tarih ve edebiyata olan merakı sebebiyle, hukuk tahsilini yarıda bırakarak, II. Meşrûtiyetin ilk senesinden itibaren (1909) tarih ve edebiyat dergilerinde çalışmaya başladı.
İlk başlarda ırkçılıktan, milliyetçilikten uzak durmaya çalıştı. Ancak, 1910’lu yılların başlarında meşhûr Türkçü Ziya Gökalp, yani meşhur eski “Kürt Ziya” ile tanıştıktan ve onunla yakın çalışma arkadaşı olduktan sonra, benliğini Türkçülük cereyanına kaptırdı.
Komitacı İttihat-Terakki iktidarının Türkçülük fikrine kuvvet vermesi sayesinde, Ziya Gökalp gibi Fuad Köprülü de en gözde fikir adamlarından biri haline geldi. Basın-yayın ve üniversite çevrelerinde, şân ve şöhretleri, makam ve mevkileri alabildiğine yükselmeye başladı.
*
Fuad Köprülü, 1934’te aktif şekilde siyasete atıldı. O sene yapılan seçimlerde Kars milletvekili olarak Meclis’e girdi. Aynı anda, İstanbul Ünivesitesi Edebiyat Fakültesinde üstlenmiş olduğu çeşitli görevlerini de devam ettirdi.
![](/Sites/YeniAsya/Upload/images/Content/2022/06/27/koprulu1.png)
Fevkalâlede üstün bir kabiliyete sahip olan Köprülüzâde Fuad Bey, bu kabiliyetini müsbet ve yapıcı manada kullandığında vatan ve milletin hayrına büyük hizmetlere vesile olurken, o kabiliyeti aksi yönde sarf ettiğinde ise, yürek burkan tahribata sebebiyet verdiği anlaşılıyor.
Köprülü, Mustafa Kemal’in ölümünden sonra ise, İsmet Paşa ile ara ara zıtlaşıp çatışan ekibin içinde yer almayı tercih etti. Nitekim, 1945’te Celal Bayar, Adnan Menderes ve Refik Koraltan ile birlikte CHP’den ayrıldı. Yani, “Dörtlü Takrir”e imza atarak Demokrat Parti’nin (DP) dört şöhretli kurucularından biri oldu.
DP’de, Bayar’dan sonra kendini “ikinci adam” konumunda gören Köprülü’nün hayali, aynen Osmanlı dönemindeki dedeleri gibi Sadrâzam, yani Başbakan olmaktı. Ancak, 1950 seçimlerinden sonra oluşan konsept içinde Dışişleri Bakanlığıyla iktifa etmeye mecbur kaldı.
Bir sonraki seçimde (1954) de Başbakan olamayacağını anlayınca, bu kez kurucusu olduğu Demokrat Partiden ayrılmanın bahanelerini aramaya koyuldu. 1956’da bakanlık görevinden ve hemen ardından partisinden de istifa etti. Bir süre sonra da yeni kurulan Hürriyet Partisine geçti.
Özetle, 1957 seçimlerinde milletvekili dahi seçilemeyince, bu kez her şeyi bırakıp DP aleyhtarlığı yapmaya başladı. Hem öyle bir aleyhtarlık ki, 27 Mayıs Darbesinden sonra kurulan Yassıada Cehennemi sorgulamalarında, Menderes başta olmak üzere, diğer Demokratların aleyhine konuşmaktan, hatta gazetelere beyanat vermekten dahi çekinmedi.
Bir başka ifade ile nokta koymak gerekirse, şunu söylemek mümkün: Fevkalâlede üstün bir kabiliyete sahip olan Köprülüzâde Fuad Bey, bu kabiliyetini müsbet ve yapıcı manada kullandığında vatan ve milletin hayrına büyük hizmetlere vesile olurken, o kabiliyeti aksi yönde sarf ettiğinde ise, yürek burkan tahribata sebebiyet verdiği anlaşılıyor.
Bu tarz tuhaflıklar sergileyen daha başka meşhurlar da var. Yeri geldiğinde onlara da paragraf açmaya çalışalım. Ta ki, “herkesi olduğu gibi tanıma ve tanıtma” prensibinin hakkını vermiş olalım.