"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sıdk insanı hayırda inşa eder

Tuba Nurlan
06 Şubat 2025, Perşembe
Sıdk doğruluktur. Doğruluk vasfına sahip olan kişiye sadık, sadakatli, sıddık denir.

Sıddık: Çok samimî, daima doğruluk üzere ve Allah’a ve Peygamberine çok sadık olan, sözü ile işi bir olan demektir. İnandığı değerlere devamlı doğruluk üzere gönülden bağlanan, Peygamber Efendimizin (asm) bildirdiği ve gösterdiği her şeye gönülden ve doğruluk üzere bağlı olan demektir.

Sıdk peygamberlerin vasıflarındandır. Sahabe-i Kiram’ın İslâm’la şereflenmesinde Efendimizin (asm), en öne çıkan yönü İslâmiyet’ten önce de bütün hayatı boyunca doğruluk üzere, güvenilir olması ve Muhammedü’l-Emin lakabına lâyık görülmesidir. 

Hz. Ebu Bekir’i peygamberlerden sonra insanların en üstünü olma makamına çıkaran onun sıddıkiyetidir. Onun şeksiz ve şüphesiz teslim oluşudur. Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri İslâmiyet’in en temel esası olan Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiye de ölmesini âlem-i İslâm’ın hastalıklarından olarak tespit etmiş ve tedavi olarak yine “sıdkın” yeniden ihyasını reçete olarak istifademize sunmuştur “Sıdk, İslâmiyetin üssü’l-esasıdır ve ulvî seciyelerinin rabıtasıdır ve hissiyat-ı ulviyesinin mizacıdır. Öyle ise, hayat-ı içtimaiyemizin esası olan sıdkı, doğruluğu içimizde ihya edip onunla manevî hastalıklarımızı tedavi etmeliyiz.”1  

Üstad Hazretleri sıdkın diriltip ihya edilmesi gerektiğini ve manevî hastalıklarımızı onunla tedavi edebileceğimizi nazarımıza sunuyor. İnsan mükerrem bir varlık olarak yaratılmış ve âlî his ve hasletlerle donatılmıştır. Meselâ “izzet-i nefis, haysiyet, şeref, vakar, şecaat, iffet, cesaret, şefkat, merhamet, güzel olana meyletmek, üstün olanı, şerefli ve değerli olan şeyleri sevmek gibi yüce ahlâkı temsil eden çok hisler vardır. Ve bu âlî hislere sahip olan kimseler yalana asla tenezzül etmezler. İnandığı değerler için de asla taviz vermezler. Doğruluk insanda bu yüce his ve duyguları cem eder. Mıknatıs gibi kendine çeker tabiri caizse. Böylece bir mü’minin aklı ve kalbi sırat-ı müstakim üzere hareket etmeye başlar ve İslamiyet’i hal diliyle izhar eder. “Ahlâk-ı âliyeyi ve yüksek huyları hakikate yapıştıran ve o ahlâkı daima yaşattıran, ciddiyet ile sıdktır.”2 Sıdk Müslümanların arasındaki uhuvvet ve muhabbet gibi bağları kuvvetlendirip ilişkilerdeki güven duygusunu yerleştirmesiyle birlikte hayat-ı içtimaiyeyi dengeye getiren bir hayat düğümüdür. 

Öyle ise hem insanın şahsî hayatında hem de toplum hayatındaki manevî hastalıklar doğruluk ile tedavi edilebilir, topluma yeniden sağlıklı fertler kazandırılabilir. Nedir bu manevî hastalıklar? İslâmiyet’in hakikati olan doğruluktan uzaklaştıkça, insanın mizacında bozulmalar başlar, başta yalanla birlikte gelen riyakârlık gibi, teveccüh-ü nâs, dalkavukluk, tasannu gibi yapmacık haller, hasis ve alçak şeylere meyil, sâkil haller, hile, hıyanet ile birlikte en tehlikelisi de toplumu ve insanı zehirlendiren zarar verici nifak ve münafıklık halleri... Bu hastalıklı haller insanın doğruluktan uzaklaşmasın neticesinde ortaya çıkan davranış bozukluklarıdır. 

Üstad’ın, sıdkın ihyası ile ortaya koyduğu reçete bir çok manevî hastalığa deva hükmündedir. Nitekim Peygamber Efendimiz (asm) buyurmuştur ki, “Doğruluktan ayrılmayın, doğruluk iyiliğe, iyilikte Cennete götürür.” Yani doğruluğun da ihlas gibi sırlı bir yönü vardır, insanı hayra ulaştırır. “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” ayetiyle içimize yönelerek sık sık nefis muhasebesi yapmak gerektir. 

Bu asırda maslahat için de olsa yalana asla fetva yok, diyen Hz. Üstad’a kulak vermeliyiz “Hülâsa, yol ikidir: Ya sükût etmektir, çünkü söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır veya sıdktır, çünkü İslâmiyet’in esası sıdktır, imanın hassası sıdktır, bütün kemalâta îsâl edici sıdktır, ahlâk-ı âliyenin hayatı sıdktır, terakkiyatın mihveri sıdktır, âlem-i İslâm’ın nizamı sıdktır, nev-i beşeri Kâbe-i kemalâta îsâl eden sıdktır, Ashab-ı Kiramı bütün insanlara tefevvuk ettiren sıdktır, Muhammed-i Haşimî Aleyhissalâtü Vesselâmı merâtib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran sıdktır.”3 

Tebliğde de doğruluk en önde geliyor. İslamiyet’i lisan-ı hal ve lisan-ı kâl ile tebliğ etmenin en tesirli yönü yine doğruluktur. Müslümanlar olarak hayatımızda doğruluğu esas almalı, şaka dahi olsa yalandan şiddetle içtinab etmeliyiz. “Eğer biz, doğru İslâmiyet’i ve İslâmiyet’e lâyık doğruluğu ve istikameti göstersek bundan sonra onlardan [diğer dinlerden] fevc fevc dâhil olacaklardır.”4 

Dipnotlar:

1- ESDE, Hutbe-i Şamiye, s. 250.

2- İşârâtü’l-İ’caz, s. 191.

3- Age., s. 114.

4- Tarihçe-i Hayat, s. 94-95.

Okunma Sayısı: 199
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı