Sabır: Acıya ve zorluğa tahammül etmek, katlanmak, zorluklar karşısında telâş göstermeksizin mukavemet etmek.
Bir musibet ve belâya uğrayanın telâş ve feryad etmeyip sonunu bekleyip tahammül ile katlanması. Muharebede şecaat göstermek. Bir kimseyi bir şeyden alıkoymak. Öğrendiği bir şeyi başkasının da öğrenmesi için tâkat getirmek. Güçlü ve dirençli olmak gibi manalara gelir.
“Sabır rızadır “buyurmuştur Peygamber Efendimiz. Diger bir hadis-i şerifte ise ”Sabır imanın yarısı, Allah ‘ın her türlü hükmüne gönülden teslimiyet de imanın tamamıdır.” diyor. O halde Sabır Allah’ın takdirine rıza göstermektir. Ondan gelen her şeyi gönül hoşnutlugu ve memnuniyetle karşılama halidir.
Sabrın bir kuvvet olduğu anlatılıyor Risale-i Nur’da. Nasıl ki madde olarak ağır bir cismi kaldırmak için insanın adalelerinin kuvvetli olması gerekir. Hadiselerin ağırlığı karşısında da sabır kuvvetine ihtiyacımız vardır. Cenab-ı Hak tarafından kulunun ihtiyacına göre hazır âna yetecek kadar takviye edilen bir kuvvet...
O şartla ki; su-i istimal edilmeden doğru kullanılsın .
Peki, sabır kuvvetini istikamette kullanmanın formülü nedir?
“Geçmişe ve geleceğe dağıtmadan hazır âna kullanmak “
İnsanoğlu hayat yolculuğunda her an farklı imtihanlardan geçiyor. Verilen nimetler şükrü iktiza ederken, musibetlere de sabır ile mukabele gerekiyor. Musibet anında sabır göstermek insanı teslimiyete, o da tevekküle, o hal de huzura ulaştırırken bunun aksine şikayetlenmek “musibeti ikileştiriyor “
“Cenab-ı Hakkın insana verdiği sabır kuvvetini evham yolunda dağıtmazsa, her musibete karşı kâfi gelebilir.”1
Fakat kişi olumsuz gibi gördüğü bir hadise karşısında evham duygusunun tesiri, nefsin hucumuna karşı gafil avlanması, hayat-ı dünyeviyeye fazlaca ehemmiyet vermesi gibi durumlarda sabır kuvvetinin istikamette kullanılması ihtimali ortadan kalkabilir. Kişi sabrını geçmişten gelen korkular ve gelecekten gelen endişelere dağıtarak hazır ânı boş bırakırsa, şeytan o kimsenin bu zayıf ânından istifade ederek hucuma geçer. Bu durumdaki kişi kendine manen zulmetmeye başladığı gibi, şikayetlenerek Cenab-ı Hakkın şefkat ve merhametine lâyık olma hakkını da kaybediyor.
“Sabır kuvvetini mazi ve müstakbele dağıtıp hal-i hazırdaki musibete karşı sabrı kâfi gelmez, şekvaya başlar. Âdeta -hâşâ- Cenab-ı Hakkı insanlara şekva eder. Hem çok haksız bir surette ve divanecesine şekva edip sabırsızlık gösterir.”2 diyor Risale-i Nur’un satırlarında.
Kul olarak aciz yaratılmışız. Nokta-i istimdadımiz ise, Allah’tır (cc). O’ndan daima yardım istenilmeli ki, nefis ve şeytan hükmederek evham duygusunu işletemesin.
Rahmet ve selamet, ” Ya Sabur” diyerek, ağırlıklarımızı Cenab-ı Hakka bırakmaktan başka ne ile mümkündür?
“Muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir“ ayetindeki sırra mazhar olabilmek için yakınmayı terketmek, musibeti gönül hoşnutlugu ile karşılamak ve günahlardan içtinab ederek takva haline ulaşmak “ kulluk yolunda ciddi ehemmiyet arzeder.
Risale-i Nur da yapmakla mükellef olduğumuz 3 sabır olduğu zikredilmektedir:
Musibete karşı sabır, günahtan çekinmekte sabır, taatta (ibadette) sabır. Peki, sabır hiç bir şey yapmadan beklemek midir?
Aksine, sabırda, kişinin iç dünyasında ciddi anlamda bir hareket söz konusudur.
Sabır; müsbet ve sağlam bir duruş sergileyen aktiflik halidir aslında.
Sabır; sıkıntıların sevaba dönüşmesine vesiledir.
Sabır ve sebat göstermek menfî ibadetlerden sayılmaktadır. Sebat kavramı ise yerinden oynamamak, dayanmak, kararlı olmak, sözünde durmak, ahde vefâ etmek , iman ve İslâmiyete hizmette Allah’a ibadet ve taatta sabit ve berkarar olmak. Bir meslekte, meşru’ bir kanaatte veya bir fikirde kararlı bulunmak, sağlamlık göstermek gibi müsbet harekât-ı temsil eden manaları deruhte eder.
Sabrın zıttı ise aculiyettir.
Bizi hata yapmaya sürükleyen davranışlardan biridir “acelecilik”.
İnsanın fıtratında acelecilik bulunduğu ayetlerde şöyle izah edilmiştir.
İki ayet-i kerîme meali:
“İnsan aceleci [tabiatta] yaratıldı.”3
“İnsan pek acelecidir. “4
Hadis-i şerifte ise;
“Acele şeytandan, teenni Rahmandandır”.5
“Teenni eden isabet eder, acele eden hata eder.”6
Teenni, acelenin zıttıdır. Dinimizin emirlerinden biri de bir karar veriliriken acele etmeyip, sabırlı davranmaktır.
“Ey iman edenler! Sabredin. Sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. Hazırlıklı ve uyanık olun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz”.7
Ayet ve hadisleri rehber ederek sıkıntılara sabır ile mukavemet etmek çözüm yollarının en selametlisi olsa gerek.
Risale-i Nur’un şu düsturuna göre hâdiseleri değerlendirmeye ne kadar da çok ihtiyacımız var.
“Herşeyde, hattâ en çirkin görünen şeylerde, hakikî bir hüsün ciheti vardır. Evet, kâinattaki herşey, her hâdise ya bizzat güzeldir, ona hüsn-ü bizzat denilir. Veya neticeleri cihetiyle güzeldir ki, ona hüsn-ü bilgayr denilir.”8
Hz. Üstad’ın dediği gibi,
“Biz sabır ve şükür ve kazaya rıza ve kadere teslim ile mukabele ederek tâ inayet-i İlâhiye imdadımıza gelinceye kadar....”9
Sabretmeliyiz.
Dipnotlar:
1- Lem’alar, s. 24.
2- Age.
3- Enbiya Suresi: 37.
4- İsra Suresi: 11.
5- Tirmizî
6- Beyhakî
7- Âl-i İmran Suresi: 200.
8- Sözler, s. 259.
9- Şualar, s. 340.