Bilhassa son zamanlarda merhum Süleyman Demirel’i rahmetle anan ve ondan sitayişle söz eden farklı kesimden insanların sayısında gözle görülür bir artış var.
Sanatçısından siyasetçisine, gazetecisinden hukukçusuna, iktisatçısından sağlıkçısına, işçisinden köylüsüne kadar, abartısız hemen her kesimden ve her meslekten kendi sahasıyla ilgili benzer mahiyette sözler duyuyoruz.
Çok yakın bir zamanda yönettiği Tv.’deki “Halk Arenası” programına ağır cezalar kesilen Uğur Dündar, aynı programdaki imâlı konuşmaları sebebiyle mahkemelik olan Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’in başına gelenler, ülkenin hemen her tarafında ve hatta dünyanın çeşitli merkezlerinde hararetle konuşulup tartışılmaya devam ediyor.
Yaşanan gelişmeler üzerine, vaktiyle Demirel’e şiddetli muhalif ve muarız olan Uğur Dündar, aynı programda şöyle bir itirafta bulundu:
Geçmişte Süleyman Demirel’e çokça eleştiride bulunurduk. Belli etmese de, onu fazlasıyla kızdırdığımızı düşünürdük. Bir gün fırsatını bulup sordum: Efendim, bize kızıyorsunuzdur her halde? Şu meâlde cevap verdi: “Kardeşim, ben size niye kızayım ki... Ben vazifemi yapıyorum, siz de kendi vazifenizi yapıyorsunuz. Demokrasi dediğimiz şey, bunun böyle olmasını icap ettiriyor. Benim gazetecileri, yazarları mahkemeye verdiğimi, onların aleyhinde dâvâ açtığımı hiç gördünüz mü? Benim kendi yakınlarımı hukuk karşısında koruyup kolladığıma şahit oldunuz mu hiç? Ayrıca, ben devletin kuvvetini muhalif fikirde olanların aleyhinde hiç kullanmadım, kullanmam da.”
Benzer mahiyetteki bir başka açıklama—medya sektörüne vedâ etmeden evvel—Doğan Holding sahibi Aydın Doğan’dan da sâdır olmuştu: Demirel, ona “Devletin kuvvetini sizin aleyhinizde kullanma cihetine gitmedim, kullanmayı da hiç düşünmedim” demişti.
* * *
Gerek Cumhurbaşkanlığı, ama özellikle Başbakanlığı zamanında Demirel’i fazlasıyla eleştiren, hatta ona muarız cephelerde yer alan kimi şahısların itiraf gibi sözlerini duyunca, ister istemez aklımıza aynı hedefe ok atan diğer bazı isimler geliyor. Meselâ şöyle ki:
* Doğru Yol Partisi’nin 14 Mayıs 1985’te gerçekleştirilen (Cindoruk-Yazar çekişmeli) kongresinden itibaren Süleyman Demirel’e karşı amansız ve eminsiz bir muhalif kesilen Tercüman gazetesi başyazarı (sonradan RP milletvekili) Nazlı Ilıcak, Demirel hakkında acaba şimdi ne düşünüyor ve neler hissediyor?
* Oldum olası Millî Görüş çizgisinde fikir ve siyaset yazıları yazan Ali Bulaç, geriye doğru baktığında acaba aklından neler geçiyor?
* Çiller başkanlığındaki Doğru Yol Partisi’nin rotasından çıkartılıp batırılmasında ciddî katkıları olan Mümtaz’er Türköne, acaba şu ân bir nefis muhasebesi yapıyor mudur?
* Kezâ, Demirel’e hep muhalefet etmiş meslektaşlarımızdan Şahin Alpay, Cengiz Çandar, Fehmi Koru ve Altan Kardeşler gibi meşhurlar, bütün bu olup bitenlerden nasıl bir ders çıkarıyorlar, cidden merak ediyoruz.
* Bir de, vaktiyle Demirel’i küçümsediği için “Çoban Sülü” nakaratını dillendirilenlerin de kulaklarını çınlatarak devam edelim.
* * *
İyi Parti milletvekillerinden Aytun Çıray, vaktiyle Demirel’e yönelttiği bir sorunun pek düşündürücü cevabından söz ediyor. Şöyle ki:
Kendisine sordum: 12 Mart Muhtırası neden oldu efendim? Demirel dedi ki: 1- Sanayileşme ve teknoloji konusunda Rusya ile anlaştım. 2- Kıbrıs'ta haklarımızı savundum. 3- Afyon yasağı koymadım... Mesele millî olmamdadır.
Bu mesaja, gazeteci Fatih Ergin şunu ekliyor: 1965-71 arasındaki Demirel iktidarı incelendiğinde, Türkiye'nin her alanda (baraj, köprü, otoyol, kalkınma hızı, düşük enflasyon... MLS) zirve yaptığı görülür. Ayrıca, 1974'deki Kıbrıs Harekâtı esnasında kullanılan çıkarma gemileri, yine aynı dönemde Demirel'in tâlimatı ile yaptırılan gemilerdir. O gemiler olmasa, harekât yapılamazdı.
Yeri gelmişken, Fatih Ergin’in “Şu ân hangisi hür?” diyerek yakındığı kendi hesabından, ayrıca iktibasen aktarmış olduğu Süleyman Demirel’in şu veciz sözünü hatırlatarak şimdilik bir nokta koyalım: ''Meydanlar hür, sokaklar hür, parlamento hür, üniversiteler hür, gazete sütunları hür, tv ekranları hürse ve insanlar bir şey söyleyeceği zaman etrafına bakınmıyorsa, ülkenin sorunları, demokratik ortam içinde uygarca tartışılarak çözülür.''