10 Temmuz 2014, Perşembe
Tarihte 10 Temmuz
İstanbul'u defalarca harabeye döndürmüş olan en şiddetli sarsıntılardan biri 10 Temmuz 1894’te yaşandı. Gün ortasında meydana gelen Büyük İstanbul Zelzelesinin 8 şiddetinde olduğu rivayet ediliyor.
1800’lü yıllardan önceki şiddetli depremler arasında, Osmanlı devrine ait olmak üzere bilhassa 1509 ile 1766'da yaşananları hatırlatmakta da fayda var.
Şüphesiz bu tarihlerden önce ve sonrasında olduğu gibi, Bizans döneminde de, İstanbul, pek şiddetli depremlere mâruz kalmıştır. Fakat, en yıkıcı olanlar arasında 1894 depremini zikretmek icap ediyor.
Gün ortasında üç sarsıntı
Sultan II. Abdülhamid'in devr-i iktidarının ikinci yarısında yaşanan 10 Temmuz 1894 depreminin şiddeti, muhtelif kaynakların verdiği bilgiye göre 8'in üzerinde (9 rakamı abartılı) olduğu kuvvetle muhtemeldir.
Depremin hemen akabinde harekete geçen Padişah, depremin gerek fizikî durumu ve gerekse meydana gelen tahribatla hasıl olan ihtiyaçların tesbiti için, uzmanlardan müteşekkil muhtelif heyetleri vazifelendirme cihetine gitmiştir.
Meselâ, kendi memurlarına ilâveten, ayrıca Atina Rasathanesinden de uzmanlar getirtmiş ve teşkil etmiş olduğu uzman heyetlere gayet sür'atle detaylı raporlar hazırlatmıştır.
Öyle ki, bu raporlarda, deprem öncesi ortaya çıkan alâmetlere (Alâim-i Mukaddemat-ı Zelzele) varıncaya kadar, akla hayale gelebilecek hemen bütün hususlar etraflı bir şekilde yer almaktadır.
Bu alâmetler cümlesinden olarak, meselâ tavukların, kedi ve köpeklerin garip hareketleri, kırlangıçların deprem öncesi yuvalarını terk edip bir süre sonra geri dönmeleri, deniz suyunun yer yer ısınmış olması gibi hususlar, söz konusu raporlarda tek tek zikrediliyor.
* * *
Sultan Abdülhamid devri kaynakları, 10 Temmuz 1894 (Rumî 1310) zelzelesinin, vasatî (günümüzde kullanılan) saat itibariyle, tam da gün ortasında saat 12.20 civarında meydana geldiği belirtiliyor.
Hatta, bazı kaynaklarda, üç kez peşpeşe hissedilen bu zelzelenin, tam da öğle vakti ezanının okunduğu esnada yaşandığı bilgisi yer alıyor.
Esasında, vakit çizelgesine bakıldığında da, bu haberin doğruluğu tam kanaat hasıl ediyor. Zira, öğle vakti ezanı 10 Temmuz günü itibariyle İstanbul'da saat 12.17-12.20 aralığında okunuyor. Bu demektir ki, müezzinler minarelere çıkıp tam da ezan okudukları esnada bu korkunç zelzele meydana gelmiş.
Yardım seferberliği
Sultan Abdülhamid, Çatalca'dan Adapazarı'na kadar yıkıcı etkisi görülen, fakat en büyük tahribatı İstanbul'da görülen 10 Temmuz depreminin yaralarını sarmak için, devletin bütün imkânlarını seferber etmek için hummalı bir faaliyet başlatmıştır.
Sağlıktan iaşeye, imardan yeniden inşaya varıncaya kadar, hemen her sahada aynı anda başlatılan hizmetler, maksat hasıl oluncaya kadar hiç hız kesmeden devam etmiştir.
Padişah, şahsî kesesi dahil olmak üzere, elinden gelen her türlü imkânı devreye sokmuş ve yaşanan bu büyük musîbetin yaralarını sarmaya çalışmıştır.
Bu hizmetleri itibariyle, Sultan Abdülhamid'e şiddetle muhalif olanlar da dahil olmak üzere, hiç kimse onun en ufak bir zaaf eseri gösterdiğinden söz etmiyor.
KISA KISA
Dünya Hukuk Günü: "Hukuk Yolu İle Dünya Barışı" konulu büyük Konferansların 10 Temmuz 1967 yılında Cenevre’de yapılması sebebiyle, her yılın 10 Temmuz’u “Dünya Hukuk Günü” olarak kutlanıyor.
* * *
1920: Birecik’in (Ş. Urfa) kurtuluşu. 1919’da bir müddet İngiliz ve Fransız işgaline uğrayan Fırat Nehri kenarındaki bu şirin belde, milis destekli askerlerimizin cansiperane mücadalesi sonucu 1920 yılı 10/11 Temmuz günlerinde yeniden hürriyetine kavuştu.
* * *
1935: Ekonomi Bakanı Celâl Bayar Sovyet sanayiini incelemek üzere Rusya’ya gönderildi.
* * *
1943: Zonguldak Çatalağzı Elektrik Santralı hizmete girdi.
* * *
1952: İstanbul Gazeteciler Sendikası kuruldu. 1957'de Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu'na (Türk-İş) üye oldu. Diğer illerde kurulan sendikalar ile birlikte Türkiye Gazeteciler Sendikaları Federasyonu'nu oluşturdu. 1963'te, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) adını alarak ulusal bir örgütlenmeye dönüştü.
* * *
1962: Kıtalararası haberleşmeyi sağlayacak Telestar uydu aracı uzaya fırlatıldı.
* * *
1996: Türkiye’ye ait TÜRKSAT-1C uzaya fırlatıldı.
Şemsî Yastıman
Kırşehirli Türk Halk Müziği Sanatçısı Şemsî Yastıman, 1923’te doğduğu aynı gün, 10 Temmuz’da vefat etti. (1994)
Asıl adı ''Mehmet Galip Şemseddin'' olan Yastıman Usta, Şekerci Ahmed Ağa ve İlhamiye Hatunun evlâdı olarak 10 Temmuz 1923'de Kırşehir'de doğdu.
Saza ve söze ilgisi tâ Ortaokul yıllarında başladı. Önce Kırşehir ve çevresindeki ustalardan ders aldı.
Bilâhare gittiği Ankara'da Yağcıoğlu Fehmi ve Genç Osman'ın müzik meclislerine girerek mesleğini geliştirdi.
Çok hoşsohbet olan Yastıman Usta, kendi hayat hikâyesini de ironik bir tazda şiirlerinde dile getiriyor.
@salihoglulatif’ten
12 yıl boyunca iktidar
şakşakçılığı yapmaktan geri durmayan bazı şahıslar,
Risâle-i Nurlar’ın inhisar
altına alınmasını bile "Hükümetten büyük hizmet" diye bizlere ve kamuoyuna
yutturmaya çalışıyor. Pes ki, pes!
Okunma Sayısı: 2412
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.