Abbasi, Selçuklu, Moğol ve Osmanlı döneminde Bağdat’taki kargaşa ve sık el değiştirmeler, Kànunî Sultan Süleyman devrine kadar devam etti.
1534’te “Irakeyn Seferi”ne çıkan Osmanlı Padişahı, Bağdat merkezli büyük bir fetih hadisesini gerçekleştirdi. Gerek Arap ve gerekse Acem (İranlılar) nüfusunun yoğun olarak yaşadığı Irak topraklarının hemen tamamını fethederek, Safevîlerin işgali altındaki bu geniş coğrafyayı Osmanlı mülküne kattı.
Safeviler, 1624’te Bağdat’ı tekrar işgal etti. Bu tarihte Osmanlı tahtında oturan Sultan IV. Murad ise, henüz çocuk denilecek (12) yaştaydı.
Osmanlı kuvvetleri ile Safeviler arasında 1624–38 yılları arasında birkaç kez savaş hali yaşandı. Bu 14–15 yıllık süre zarfında, taraflar birbirine tam galebe çalamazken, Bağdat’ın idaresinde yerlilerin anlaşmaya vardığı Safevilerin ağırlığı açıkça hissediliyordu.
Bağdat halkını yedeğine alan Safeviler, zaman zaman sınır komşusu olan Osmanlı’ya bağlı yerleşim merkezlerini rahatsız ediyorlardı.1635 yılına gelindiğinde, Sultan IV. Murad artık büyümüş ve 23 yaşında bir delikanlı olmuştu. Devlet merkezindeki hâkimiyetini sağlama alan ve sarsılan idarî otoriteyi yeniden tesis eden Sultan Murad, önce Revan (Erivan) Seferine çıktı. Bu sefer esnasında Revan ile birlikte Tebriz’i de alarak İstanbul’a döndü. Artık sıra Bağdat’ın fethine gelmişti.
*
Genç Padişah, 8 Mayıs 1638 günü Üsküdar’dan hareketle Bağdat Seferine çıktı.
Başında Sultan Murad’ın bulunduğu Ordu–yu Humayûn, Konya-Adana-Halep-Urfa-Diyarbekir-Musul-Kerkük güzergâhını takip ederek, yaklaşık 195 gün sonra Bağdat önlerine vardı. Şehir, Kasım ayı ortalarında kuşatma altına alındı.
Bağdat Kalesi’nin alınması maksadıyla yapılan bu kuşatmalar esnasında çok şiddetli çatışmalar yaşandı. Öyle ki, bir umumî taarruz esnasında Sadrazam Tayyar Paşa da ağır şekilde yaralandı ve orada vefat etti.
Ancak, bu acı kayba rağmen Osmanlı’nın geri adım atmadığını gören Safevilerin kale komutanı Bektaşhan, şehri teslim etmek için Sultan Murad’a elçi gönderdi.
Devam eden kırk günlük kuşatmanın ardından, taraflar nihayet bir anlaşmaya vardı ve 24 Aralık (1638) günü barış şartlarına imzalar atılmış oldu.
Ve, Kasr–ı Şirin Antlaşması
Fetih öncesi yaşanan çatışmalar sebebiyle harabeye dönen Bağdat, çok hızlı ve hummalı bir onarım faaliyetiyle yeniden mamur bir şehir haline getirildi.
Ardından, Osmanlı–İran Savaşı’nı sona erdirecek ve iki ülkenin sınırlarını belirleyecek olan bir anlaşmanın sağlanması cihetine gidildi.
17 Mayıs 1639 tarihinde imzalanan Kasr–ı Şirin Antlaşması ile tesbit edilen iki ülkenin sınırı, aradan dört asra yakın bir zaman geçtiği halde, orijinalliğini büyük ölçüde halen de muhafaza etmekte. Osmanlı Padişahlarının 17’ncisi olan Sultan IV. Murad, garip bir tevâfuk eseri olarak 17 yıl tahtta kaldı ve henüz 27 yaşındayken vefat etti.
*
Kasr-ı Şirin’in yer aldığı mevki, Hulvanrud Irmağı kıyısında bulunan Zohâb’daki Osmanlı karargâhının bulunduğu yerdir, aynı zamanda. İki ülke arasındaki 2185 km.’lik kalıcı sınırın tâyini başta olmak üzere, daha başka maddelerin de kayıt altına alındığı bu tarihî antlaşma, yaklaşık 15 yıl kadar sürüp giden amansız savaşların ardından ancak gerçekleştirilebildi. İki devlet arasındaki çatışmaların bu kadar uzun sürmesinin bir sebebi, Osmanlı’daki saltanat kavgalarının uzun zaman alması ve 4. Murad’ın da henüz çocuk denilecek yaşta (1623’te) tahta geçmesidir.