"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Abdülhamid ve hürriyet-meşrûtiyet

M. Latif SALİHOĞLU
10 Şubat 2025, Pazartesi
GÜNÜN TARİHİ: 10 Şubat 1918

Sultan Abdülhamid, hem şefkatli, hem kudretli bir padişahtı. En büyük kusuru, hürriyet ve meşrutiyetten hoşlanmamasıydı.

Vefatının üzerinden (10 Şubat 1918) yüz yıldan fazla bir zaman geçti. Buna rağmen, birçok yönüyle gündemdeki yerini korumaya devam ediyor.

Bu hâlin belli başlı sebepleri var. Meselâ: Bir darbe sonucu onun iktidarına son verenlerin, ülkeyi daha iyi idare edememesi. Devleti savaştan savaşa, felâketten felâkete sürüklemesi. Onu deviren zihniyeti temsil eden kadronun, aynı zamanda Cumhuriyetin de kurucu kadroları arasında yer alması. Önemli bir başka sebep ise, kendilerini Sultan Abdülhamid’e nisbet eden siyasîlerin yirmi yılı aşkın süredir Türkiye’yi yönetiyor olması. Bu manadaki yakınlıklarını siyasete tahvil ederken, devletin imkânlarını da sonuna kadar kullanıyorlar. Misâl: Çok büyük bütçelerle “Payitaht; Abdülhamid” gibi uzun metrajlı dizi filmleri TRT ekrânlarından millete yansıtıyorlar.

Bu ve benzeri organizasyonlar gösteriyor ki, Sultan II. Abdülhamid’e nisbet edilen tarz-ı siyaset (çarpıtılarak da olsa), bir şekilde varlığını idame ettiriyor. Esasen, hürriyet ve demokrasinin uzun süredir sekteye uğratılmış olması da, “Abdülhamid siyaseti”nin bir çeşit zamane versiyonu günümüzde tekerrür etmiş oluyor.

Bütün bu gelişmeler, Sultan Abdülhamid’i daha yakından tanımayı gerektiriyor. Tabiî, ilmî ve objektif bir nazarla.

*

Sultan II. Abdülhamid, 1842’de doğdu. 1876’da tahta çıktı. Bir tevâfuk eseri olarak, 76 yaşında iken 10 Şubat 1918’de vefat etti. 

Onun padişah olup devletin başına geçtiği 1876 yılı, Osmanlı Saltanatı açısından da son derece önemli, hatta dönüm noktası teşkil eden bir tarihtir. 

Osmanlı tahtına geçmesi için, Ahrar-ı Osmaniye Cemiyeti’nin temsilcilerine “meşrûtî sistem”e geçileceğine dair söz verdi. Nitekim, ilk bir-iki sene bu sözüne uydu. Sıfırdan yeni bir Anayasa (Kanun-u Esasî) hazırlattı. Parlamentoyu teşkil etti. Ne var ki, aradan bir sene geçtikten sonra, padişah verdiği sözden yavaş yavaş dönmeye başladı.

*

Sultan II. Abdülhamid, daha çok gayr-ı Müslim kesimin Meclis’teki bazı nahoş hallerinden duyduğu rahatsızlık ve bilhassa Nisan 1877’de patlak veren “93 Harbi” sebebiyle, Mebusan Meclisi’ni kapattı ve Meşrûtî sistemini askıya aldı.

Henüz bir yaşında olan Meşrûtî sistem, verilen bütün mücadelelere rağmen, yine de işletilmedi. Tam tamına 30 yıl müddetle askıda tutuldu. Tâ ki, Temmuz 1908’de Manastır’da ilân edilen Hürriyet ile birlikte Meşrûtiyet de yeniden ilân edildi. Haliyle, buna da “II. Meşrutiyet” nâmı verildi.

Hürriyet ve Meşrutiyet ile birlikte her şey yoluna girdi, herşey güzel bir seyir takip ediyor derken, âniden bir iç kargaşa başladı ki, her şeyi berbat eyledi. Şöyle ki:

13 Nisan 1909’da İstanbul’u kana bulayan ve sokakları, meydanları nümayişli bir atmosfere döndüren “31 Mart Vak’ası” patlak verdi. Bu vakıa, aynı zamanda dehşet verici bir cuntacı darbeye de bahane teşkil etmiş oldu. “Hareket Ordusu” ismini alan ve çok tuhaf bir şekle bürünen Selânik merkezli 3. Ordu, gözünü karartmış bir şekilde İstanbul’a doğru harekete geçti.

Bu ordunun “kurmay kadrosu”ndaki subayların tamamı Selânik kökenliydi. Meclis Başkanı Talat Paşa, Yeşilköy’e kadar giderek bu orduya mebusların bağlılığını bildirdi ve darbeci orduyu şehir merkezine davet etti.

Aynı esnada sıkıyönetim ilân edildi. Askerî mahkeme kuruldu. Ahrarlar ile İttihad-ı Muhammedî mensupları tutuklanarak bu gaddar mahkemeye sevk edildi.

Neticede, mazlûmlardan onlarca kişi idam edilirken, yüzlercesi de ağır cezalara çarptırıldı.

Okunma Sayısı: 804
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin İlhan

    10.2.2025 08:53:04

    2 ABDÜLHAMİD HAN (6) Merhum Abdülhamid Han bizzat oturduğu koltuğu dahi yaparken,saray yaptırmamıştır.Yine muhafız alayı varken hal etmek için gelen Hareket ordusuna karşı koyalım hünkarım diyenlere karşı da'Ben müslüman kanı nı döktürerek tahtta kalan padişah,dedirtmem diyerek karşı çımıştır. Pekii günümüzde onun güya yolundan gittiğini söyleyen ne yapıyor.Mesela BURSA ULUCAMİ'inde Cuma namazı için gelen 5000 civarındaki yaşlı,işi olan müslümanın hukukuna girerek 35-40 dakika cemaati bekletmesi,camiye muhafız alayı ile girmesi,cemaati yar yara ilerlemesi hangi dini şeaire ve hukuka sığar. Keza yine merhum İslam davası için çalışırken şimdi din kardeşimizi katledenlere jet yakıtı,bomba mühimmatı,dikenli tel,binlerce ton gıda maddesi satması,katilleri mahkum eden mahkeme kararını uygulatmak yerine sümen altı edip sonra da kurtarması tam zıddı işlerdir. Sadece baskı,sansür birlik ve beraberliği var.

  • Eda Gül Beyaz

    10.2.2025 08:45:41

    Üstadımızın takipçileri de sistemin dışına çıkmadan (marjinalleşmeden) ama sistemin içine de girmeden (siyasallaşmadan) yollarına birey merkezli devam etmenin yollarına bakmalıdırlar.

  • Eda Gül Beyaz

    10.2.2025 08:44:29

    İslamcılar ikinci meşrutiyetin ilanından sonra ittihatçılar, cumhuriyetin ilanından sonra kemalistler tarafından uğradıkları şoku bugün ak parti sonrasında yaşamak istemiyorlarsa ayaklarını sağlam basmalıdırlar.

  • Hüseyin İlhan

    10.2.2025 08:44:26

    2 ABDÜLHAMİT HAN (5) 2.Abdülhamid Hanı emsal gösterip davranan günümüz siyasetçisine gelirsek şunu görüyoruz. a)Ulaşım ile ilgili çalışması var amma bu çalışma ile gerçek gayesinin de dünyalık edinmek olduğu ortadadır.Mesela bir köprünün maliyetinin 10 katına,senede 5000 kişinin dahi gitmediği yere 1 milyon yolcu gidecekmiş gibi planla,sözleşme ile milleti soydurtmak merhumun hayatında yoktur.

  • Hüseyin İlhan

    10.2.2025 08:41:13

    2.ABDÜLHAMİD HAN(4) Teşkilat-ı Mahsusayı kurdurtarak harici düşmanalra karşı verdiği mücadeleden dolayı dua ediyoruz. Amma velakiin bu mübarek CENAB-I HAK CC'ün hür olarak halkettiği,eşrefi mahlukat olarak taltif ettiği insanlara daha dikkatli olması ve HÜRRİYET-İ ŞER'İY ile idaresini yapması gerekirken baskı,sansürler yapması onun büyük hatasıdır. Eğer Aziz üstadımızın talebini iyi anlamış olsa ve onu danışman olarak yanında bulundurmasa dahi fikrinden,ilminden istifade etmiş olsaydı neler olurdu neler.

  • Eda Gül Beyaz

    10.2.2025 08:40:57

    Kaderin bir cilvesi, aynı tarihlerde Üstadımızın fikirlerine yakın yapısıyla mısır da İhvan oluşumu filizlenmeye başlayacaktır.

  • Eda Gül Beyaz

    10.2.2025 08:38:01

    Bunu yaparken sistemin dışına da çıkmıyor. Sistemin içine de girmiyor. İman kurtarma seferberliği bu. Dünya fani. Asıl olan ahiret ise imanların kurtulması daha önemli çünkü.

  • Hüseyin İlhan

    10.2.2025 08:37:04

    2.ABDÜLHAMİD HAN.(3) Keza gelecekte Haçlı zihniyetinin saldırmasına karşı doğu da HAMİDİYE ALAYLARINI,ÇANAKKALE BOĞAZINDA ise HAMİDİYE TABYALARINI TESİS ettirerek tedbirli davrandığını da okuduk ve bizzat ziyaretlerimizde gördük.

  • Eda Gül Beyaz

    10.2.2025 08:34:53

    Tarihi kıran bir karar alıyor Üstadımız. Siyasetten ve bu yolla devleti kurtarma ideallerinden vazgeçiyor. İşte tam O zaman Risale-i Nur hizmeti başlıyor.

  • Hüseyin İlhan

    10.2.2025 08:34:32

    2.ABDÜLHAMİD HAN(2) Merhum niyet olarak Devlet-iAliye yi Osmaniyeyi muhafaza etmek,kalkındırmak ve daha da ileri safhaya taşımak istiyor olduğuna dair icraatlarındaki eğitim,Hicaz ile Demiryolu bağlantısı başta olmak üzere şu an yurtdışındaki Osmanlı topraklarında 8000 KM'den fazla demiryolu,7000'e yakın ilk,orta,lise açarak gayret ettiği hem eserleri hemde tarihi vesikalarla bellidir. Yine para ile Cum'a namazı çıkışında'PADİŞAHIM MAĞRUR OLMA,SENDEN BÜYÜK ALLAH VAR,dedirttiğinide YENİASYA Gazetemizde okumuş biriyim.

  • Eda Gül Beyaz

    10.2.2025 08:33:25

    Üstadımız bu süreçte bir murakabe ve içsel sorgulamaya giriyor. Tuttuğu yolun tercih ettiği yöntemin özeleştirisini yapıyor. Ki bu üstün meziyetli kişilerin sahip olduğu bir erdemdir. Nihayetinde devleti dönüştürmek uğraşlarının sonucunda bir güz sabahında saçlarında aklar ile uyandığını görüyor. Ve elde var sıfır.

  • Hüseyin İlhan

    10.2.2025 08:29:33

    ABDÜLHAMİD HAN(1) Merhum 2.Abdülhamid Hanın yaşadığı ve padişah olduğu dünya da krallıklar,hanlar ve prenslikler vardı. 2-İletişim bugüne göre fersah fersah geride idi. 3-Asırlardı şanlı ecdadımızın ,ilayı kelimetullah için verdiği mücadele,gösterdiği muvaffakiyetlerden rahatsız olan HAÇLI ve SİYONİST zihniyet Osmanlı İmp.'nu parçalamak ve yoketmek için dışarıdan saldırdıkları gibi,içeriden de karıştırtarak yıkmaya çalışıyorlardı.

  • Eda Gül Beyaz

    10.2.2025 08:26:48

    Bu sefer de cumhuriyetin kemalist kadrolarca gasb edilmesi şoku ile yüz yüze geldiler. Hayal kırıklıkları bir kez daha bir çığ olup islamcıların üzerlerine düşmüştü. Cumhuriyet dönemiyle beraber kimisi sistemi reddedip mücadele etmeyi seçti. Kimisi sistemin içinde siyasal alanda mücadele etmeyi seçti. Bu iki grupta şiddetle tasfiye edildi. Kemalist politbüronun şakası yoktu.

  • Eda Gül Beyaz

    10.2.2025 08:22:18

    Peşi sıra bir umut cumhuriyetin kurucu kadrosu içerisinde yer aldılar. Kurtuluş savaşı esnasında çalışan birinci mecliste söz sahibi olmaları cumhuriyete dair dimağlarında hoş bir tat bıraktı. Bu cumhuriyete geçişe karşı isteklerini artırdı. Birinci meclis deneyimi islamcılarda var olan zihni bentlerin yıkılmasına ve Saltanatın kaldırılması ve hatta hilafetin ilgasını fikren satın almalarının önünü açtı. Eski hal muhal diyeceklerdi.

  • Eda Gül Beyaz

    10.2.2025 08:14:17

    İslamcılar 1909 da hürriyeti getirmek için Sultan Abdülhamid'in yıkılışına şahit oldular. Meşrutiyet gelince işler rayına oturacak diye umut ettiler. Bu umutları ittihat ve terakkinin istibdatına ve nihayetinde birinci cihan harbine çarptı.

  • Eda Gül Beyaz

    10.2.2025 07:45:38

    Balkan savaşı, Birinci Cihan harbi ve Arapların birlikten ayrılıp kendi yoluna gitmesi ile beraber osmanlıcılık ve islamcılık idealleri de çökmüştür. Ortada ne Sultan Abdülhamid'in korumaya çalıştığı devlet ne de islamcıların meclisin tesisiyle toparlamaya çalıştığı devlet kalmamıştır.

  • Eda Gül Beyaz

    10.2.2025 07:41:28

    Üstadımız Bediüzzamman Said-i Kürdi'nin de içinde bulunduğu islamcıların da amacı devletin kurtuluşudur. Bu noktada zaten ana fikirde Sultan Abdülhamid ile aynı görüştelerdir. O dönemde Meşruti sistemler İslam dünyasında tanınmaya başladığı için islamcılar kurtuluşun bu sistemle olacağını düşünmüşler ve Sultandan bunu talep etmişlerdir.

  • Eda Gül Beyaz

    10.2.2025 07:36:18

    Bu günden bakarak tarih yargılaması konjektürel kalmaktadır. O günün içinden bakıldığı zaman hem Sultan Abdülhamid'in hem de İslamcı muhaliflerinin kendi açılarından haklılıkları vardır. Sultan Abdülhamid 93 harbi ile yıkılma sürecine giren devletin ayakta durabilmesi için elinden geleni yapmıştır. Toprak kaybetmesine rağmen devleti büyük bir savaşa sokmadan selamete çıkarmaya çalışmıştır. Objektif bakıldığı zaman sevapları hatalarından fazladır. Asla bir kızıl sultan değildir. Yahudilere karşı ilkesel duruşu takdire şayandır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı