Sağ-sol eksenli bir politika artık gerilerde kaldı. Günümüz partileri ve politikaları demokrat olup olmamaları ile değerlendirmemiz gerekmektedir.
Dünya bilhassa demokrasilerini geliştirmiş olan ABD ve Avrupa Ülkelerinde marjinal partiler azınlıkta kalmaktadırlar ve iktidar şansı ancak koalisyonlarla mümkün hâle gelmektedir. Ancak parlamentolarda temsil hakkı bulunmaktadır.
Ülkemizde Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin “Bu vatanda dört parti vardır: Halk Partisi, Demokrat Parti, Millet Partisi ve İttihad-ı İslam Partisi” (Emirdağ Lâhikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2013, s. 746.) tespitinde olduğu gibi biri halkın bağrından çıkan ve Ahrar-ı Osmaniye Fırkası’nın devamı olan Demokrat Parti, diğeri İttihat Terakki’nin bozuk kanadının devamı olan ideolojik devletçi Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Millet Partisi’nin ise iki kanadı vardır. Biri milletin millî değerlerini, diğeri de manevî değerlerini istismar ederek toplumda taban bulmaya çalışan marjinal partilerdir. Tek başlarına iktidara gelme şansları yoktur. İttihad-ı İslam Partisi ise ancak halkın yüzde altmış, yetmişi tam mütedeyyin olmak şartıyla siyasete girebilir ki böyle bir parti de, toplum da şimdilik görünmemekte, ama ideal olarak siyasî literatürde varlığından söz ettirmektedir.
Ülkemizdeki durum Demokrat Parti’nin toplumdaki potansiyel gücü zaman zaman %52-56 seviyesine çıkmakta, Halk Partisi ise %30’u aşamamaktadır. Halkın inanç ve örfüne müdahale ettiği için Bediüzzaman “Türk milleti ihtiyarıyla o partiyi kat’iyen iktidara getirmeyecek” (Emirdağ Lâhikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2013, s. 812.) tespitini yapmıştır. Bediüzzaman Halk Partisi Kâtib-i Umumîsi Hilmi Uran’a yazdığı uyarı mektubunda “Kahramancasına Kur’ân’a ve hakaik-i imana sahip çıkmazsanız … doğrudan doğruya hakaik-i Kur’âniye ve imaniyeyi tervice çalışmazsanız” (Emirdağ Lâhikası, 2013, s. 374.) iktidara gelemezsiniz. İktidara gelip millete hizmet etmek istiyorsanız Kur’ân’a ve imana sahip çıkıp tervice çalışınız ve “… Üç dört şahsın inkılâp namına yaptıkları inkılâp kusurlarını üç dört adamlara verip tahribatlarını tamire çalışırsanız” (Emirdağ Lâhikası, s. 377.) millete menfaatli hizmet edebilirsiniz demiş ve tavsiyelerde bulunmuştur. Ancak Halk Partisi bu tavsiyeleri dikkate aldığı icraatları ile görülmemektedir.
1980 Askerî Darbesi öncesi siyasette sağ sol ayırımı vardı ve bu anarşiyi doğurdu. Halbuki Bediüzzaman “Sağ sol tabiri yerine, hak ve hakikat ve Kur’ân ve iman kuvvetine dayanıp bu vatanı küfr-ü mutlaktan, anarşilikten, zındıkadan ve onların dehşetli tahribatlarından kurtarmaya çalışmak” (Emirdağ Lâhikası, 2013, s. 585.) gerektiğini ifade etmektedir. Bu da ancak hakaik-i Kur’ân ve imana dayanmakla mümkün olur.
Türkiye’de sosyal demokratlar genellikle “Lâiklik” ilkesini dine karşı olmak şeklinde savunmaları ile tanınmaktadırlar. Avrupa’da İngiliz İşçi Partisi gibi sosyal demokratların siyasal yaklaşımını ve liberal demokratların piyasa ekonomisini, küreselleşme ve özelleştirme ile beraber programlarına alarak “yeni sol” çıkışları ile iktidara geldiği de olmaktadır. Benzer sentezleri yapan liberal demokratlar da olmaktadır.
Biz demokrasiden batılıların liberal ekonomi dediği “Din ve vicdan hürriyetini” esas alan serbest piyasa ekonomisi, özel sermaye ve özelleştirme, yani devletin ekonomik hayattan çekilmesi ve küresel ekonomi ile Avrupa Birliğini hedefleyen bir siyasî anlayışı kastediyoruz. Toplumun beklentilerine cevap verecek bir siyasî partide aranması gereken en temel özellik yukarıda saydığımız demokrat zihniyeti temsil eden demokrasidir. Siyasî birliğin merkezi de ancak liberal demokrasiyi savunan böyle bir demokrat zihniyet olabilir.