Nasıl ki mevsimlere göre insanların rağbet ettiği mallar değişir.
Zaman zaman birer mal revaç buluyor. Aynen bunun gibi âlem sergisinde ve sosyal hayatta da her asırda birer metâ rağbete mazhar olur. Fikirler onun etrafında döner ve insanlar onu elde etmek için çalışırlar. Bu zamanda en mergup meta ve herkesin kazanmaya çalıştığı ve peşinden koştuğu şey, dünya hayatının saadeti, zenginlik ve siyasî ikbaldir. Bu nedenle siyaset herkesin ilgi alanına girmektedir. Kimi makam ve mevki için, kimisi de makam sahiplerinden menfaat elde etmek için siyaset ile hararetle ilgilenmekte ve diğer hususları ikinci üçüncü dereceye atmaktadır. En dindarı da siyasî haberleri dinlemek ve siyasî boğuşmaları takip etmek için camiyi ve cemaati terk etmekte ve namaz gibi en birinci derecedeki bir ibadeti ertelemekte ve hatta terk etmektedir.
Siyasete rağbet de insanları yalancılığa ve yalan propagandalara sevk etmekte ve yalancılık doğruluğa tercih edilmektedir. (Sözler, 2004, s. 779,785.) Siyasî propaganda yalana fazla revaç verdiği için yalanın müthiş çirkinliği gizlenerek doğruluğun parlak güzelliği görünmemeye başladı. Bu nedenle doğrular rağbetten düşerek yalancılar meydan aldı. (Sözler, s. 795.) Particilik taraftarlığı ile insanlar sempati duydukları liderlerin ve dostlarının hatırı için onların yalanını ve cerbezesini muhalifinin doğrusuna tercih eder oldu. Hatta o dereceye vardı ki “Siz falana inanıyorsunuz da bana neden inanmıyorsunuz?” gibi şantajlar dahi olayın doğruluğu için delile tercih edilir oldu.
Siyasetin bu çirkin yönünden dolayı Bediüzzaman yalancılık ve menfaat üzerine kurulan siyasetten Allah’a sığınır. Bediüzzaman’ın günümüz siyasetinden uzak durmasının çeşitli sebepleri vardır. Bunları birkaç madde zımnında ele alacak olursak:
Birincisi: Menfaati esas tutan siyaset canavardır. Aç canavara karşı sevgi ve muhabbetle yaklaşmak onun merhametini değil iştihasını açar. Sonra döner dişinin ve tırnağının kirasını da ister. (Sözler, s. 1150.) Bediüzzaman siyasetin bu çirkin yüzünden Allah’a sığınmıştır.
İkincisi: Günümüz siyaseti çoğunluğun rahatını azınlığa feda ederek azınlıktaki zâlim siyasîler avamın çoğunu sıkıntıya ve huzursuzluğa kurban etmiştir. Kur’ân’ın adaleti bir masumun hakkını umum insanlığa da feda etmezken “Cemaatin selameti için fertler feda edilir” “Vatan için her şey feda edilir” diyerek insanların kanlarının dökülmesine göz yummakta ve toplumu büyük bir anarşiye ve huzursuzluğa giriftar etmektedirler. Maalesef hırs ve heves yolunda dünyayı harap eder ve insanları imha etmeye göz yumar. (Sözler, s. 1168.) İşte zulüm ve haksızlıkların kaynağı olan böyle bir siyasî anlayıştan Bediüzzaman Allah’a sığınmaktadır.
Üçüncüsü: Siyaseti dinsizliğe alet eden bir siyasî anlayıştan da Bediüzzaman Allah’a sığınmaktadır. Bu siyasîler önce inananları dini siyasete alet etmekle itham ederler ve irtica çığlıkları atarak dinî hayatı yaşamalarına engel olmaya çalışırlarken, diğer taraftan da dinsizlik düsturlarını kanunlara bağlamak gibi en zalimane bir yola tevessül ederler ki işte siyasetin bu çirkin yönünden de Bediüzzaman Allah’a sığınmıştır.
Dördüncüsü: Siyaseti dinsizliğe alet edenlere mukabil “Din elden gidiyor!” diye iyi niyetle din namına ortaya çıkıp İslâm ahlâkının bozulduğu, imanın zaafa uğradığı, dinden ve ahret duygusundan uzaklaşıldığı ve inananların da ister istemez siyasî ikbal ve menfaat kaygısına düşerek tarafgirane davrandığı böyle bir zamanda “dinî değerleri ihya edeceğiz” diye ortaya çıkıp dünyaya ve menfaate alet etmek durumunda kalanların, siyaset namına ve tarafgirane tavırlarından da Bediüzzaman Allah’a sığınmaktadır. Zira din tarafgirliği kaldırmaz. “Bizim partiden değilseniz sizin imanınızdan şüphe duyarım” anlayışı en çok “iman kardeşliği” prensibini zedeler. İnananlar arasında birliği değil ayrılığı körükler. Bu ise her şeyden önce dine aykırıdır. Nitekim bu gibi olayları son kırk senedir yaşayarak epey tecrübe sahibi olduk. Din adına ortaya çıkıp inananların temiz duygularını istismar ederek iktidar olanlar dine hizmet etmek, din kardeşliğini ve “Şeâir-i İslamiyeyi” ihya etmek yerine menfaat elde etme, makam ve mevki hırsı ile hareket etme seviyesizliğine ve bunun için de tarafgirane ve rakibane tavırlara girmektedirler. Bu ise başta da ifade ettiğimiz gibi zulmün ve haksızlığın temelini oluşturmaktadır.
—Devamı Yarın—