Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Emaneti ehline verin.” (Nisa Sûresi, 4: 58.) emreder.
-Emanetten kast edilen nedir?
-Yapılacak olan işi işin ehline vermektir.
-Emanetin işi ehline vermek anlamında olduğunu nereden çıkarıyorsunuz?
-Âyetin devamında “İnsanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmedin!” emri vardır. Bu durumda “emaneti ehline vermek” işi ve yönetimi ehil olana vermek anlaşılmaz mı?
**
Peygamberimize (asm) “Kıyâmet ne zaman kopacak?” diye soruldu. Peygamberimiz (asm): “İş, ehli olmayan kişilere verilince kıyameti bekleyin!” (Buharî, İlim 2.) buyurdular.
İşi ehline vermek, uzmanına danışmak başarının temel şartıdır.
Lokman Hekim: “İşini ehline ver, rahat et!” demiştir.
**
Usta olmak kolay değildir. Gayret etmek, işi devamlı yapmak, şevkle ve zevkle çalışmak, tecrübe sahibi olmak gibi aşamalardan sonra “usta ve ehil” olunur.
Eline çivi ve çekiç alan herkes “Bu çiviyi duvara çakarım...” diyebilir.
Ama ne var ki; çakarken çiviyi büker, çiviye vuruyorum derken eline vurur, parmağını kanatır, duvarı yaralar... Ancak usta hatasız çakabilir.
Öyle ise “adama iş bulmak değil, işe adam” bulmak gerekir...
İşin düzgün ve doğru yapılması ustayı bulmaya bağlıdır.
**
İslâm bilginleri “Müslümanların bir işine bakan kimse, o işi daha iyi yapacak biri varken bir başkasına verirse Allah’a, Resûlü’ne ve mü’minlere hıyanet eder.” (Muhammed Cemaleddin Kâsımî, Mehâsinü’t-Te’vil, 5:1334.) demişler ve özellikle yönetimlerinde bu hususa çok değer vermişlerdir.
**
Bediüzzaman’a sorarlar: “Neden makine-i ahvâl güzelce işlemiyor?”
Cevap verir: “Zîrâ tecrübe, hamiyet, nûr-u kalb ve nûr-u fikri cem’ edenler, vezâife kifâyet etmezler. Bâzı ehl-i gayret ve hamiyette, meyl-i tahrip meleke olmuş; tâmire pek alışık değildir. Bâzı ehl-i tecrübe ve tâmir ise, eskisine bir derece meyil ile, istidatları pek müsâit değildir. Demek, bize bir nesl-i cedîd lâzımdır.” (Münâzarât, 39-40.)