Şaban Ağabey, o da kendisine öncülük yapanlar gibi bir hizmet ehli, hak aşığı, vatan evlatlarının selameti ve imanını kurtarma derdini dertlenmiş, zamanın son muceddidi Üstad Bediüzzaman’ın hizmetine baş koymuş, gardaş ve ağabeylerine sırt vermiş, omuz vermiş karayağız bir babayiğit.
Anadolunun orta yerinde, dünyanın merkezinde, alemleri kalemiyle, düşünce ve fikirleriyle Kur’an’dan okuduğu ayetleri, Peygamberinden (S.A.V.) aldığı feyiz ile Üstadının tedrisatında okuduğu Risale-i Nur derslerleriyle özümseyip, insanlara çeşit çeşit konularda yazdığı kitaplarıyla hizmet eden, ilmini aktardıkca çogaltabilen biriydi.
Baba ocağın, küçük yaşlarda terk sebebi, Nur eserlerindeki bu ulvi ilimleri onun Allah vergisi fikir ve edebi duygularını kabartmış, adeta kabına sığmaz olmasıdır. O Kur’an’ın semavî dersleriyle ve Risale-i Nur’un esasatıyla, zekâvetiyle gece-gündüz yanan “kalblerimizi âb-ı hayat ve şarab-ı kevser” (Asa-yı Musa, s. 94) gibi hizmet olarak sunmak için yola çıkmış belli ki.
‘An’ın önemini ve değerini bilen, fani dünyanın muvakkat zamanının hakkını vermek istemez mi?
Elbette ister. Baki-i Hakikinin yolunda, dünyanın saniyelerinin öteki alemlerde dakika, saat, gün ve yıllara gark olacağı, nevş-i neva bulacağını anlayan, bilen, bir küçük kasabaya sığar mı?
Nihayet susuzluktan kurumuş bir katre suya hasret gönül, Risale-i Nur Kullüyatı gibi uçsuz bucaksız bir ummana rastlarsa kana kana içmez mi? Hem içmiş hem içirmiş. “Risale-i Nur’ları Nurun alâ nur olduğunu isbat ederek kıyamete kadar serbest okunup ve yazılmasına hak kazandıran” eserler bilmiş. (Asa-yı Musa - 93)
Davası uğruna nice zorluklara göğüs germiş, fani dünyanın malayani işleri ile asla meşgul olmamiş, hatta canparesi ciğerinin yarısının ölüm acısını bağrına basmış, Rabbinin emrine boyun eyip, yollara hizmet için düşmüş asla hizmette geri kalmamıştır.
Ömrü, pozitif cenahta yer alarak, naif bir kişilik, kadifemsi yumuşaklıkda ses ve o tatlı gülüşü ile dinleyeni mest eden bir hatipti.
Gelecek nesiller onun kitaplarıyla defter-i kebir-i kâinati okuyabilecek, onun üslubu ile iman esaslarına ısınacak, okudukça okumak isteyecektir.
Evet onu tanıtmak için farazi kelamım kifayetsiz, kalemim çaresiz. Onun o gülen yüzlü, güldürürken düşündüren hoş sohbetinde defakez bulunmak bizi fazlasıyla bahtiyar kılmıştır.
Ansiklopedilerden, gazeteden, dergilere, kitaplara kadar her birinde emeği geçmiş, hizmet kahramanı, nur fabrikasının mihenk taşı, lokomotiflerinden biri olmuştur.
Rabbimin Şaban Döğen ağabeyime Rahmetiyle muamele ettiğinden şüphemiz yoktur.
Üstadımız Risale-i Nur talebelerinin imanla kaber girecekleri müjdesini verir. Mekânın âlâ-i illiyin olsun. Peyğamberimiz (S.A.V.) sancağı yanında Üstadımız cübbesi altında olasın. O gülen yüzün ile baki kalan bu kubbedeki hoş sâdan baki olsun. İnşallah.