Değerli dostlar! Rabbimizin bizimle, Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm) vasıtasıyla şu ilk emri: “Oku! Yaradan Rabbinin adı ile! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! İnsana bilmediklerini belleten, kalemle yazmayı öğreten Rabbin en büyük kerem sahibidir.” (Alak Sûresi, 1-5.)’dir.
Okumak, ne okuduğunu, niçin okuması gerektiğini bilmek... Okumaya ve okuduğu ile amel etmeye, amelinde rıza-i İlahiye ram olabilmek çok mühim olsa gerek.
İçtimaî hayat insanoğlunu öyle malâyani iş ve işlemlerle meşgul ediyor ki, onu diğer canlılardan ayıran en önemli hususu düşünmek ve muhakeme edebilme kabiliyetini elimizden alıyor. Bizi, robot gibi hareket ettiriyor.
Bu bağlamda biz de, ihlâstan, insanî hal ve hareketten uzak kalınca, ömür sermayemiz de bereketsizleşip zaman su misali sürat peyda ederek geçip gidiyor.
Bütün bu meşguliyetler içinde ne okumak akla geliyor, ne dinlemek, ne de okutmak... Oysa insan okuyup öğrenmeye gönderilmiştir bu dünyaya. Neyi okuyacak derseniz evvela Kur’ân’ı okuyacak. Kur’ân’ı zamanın idrakine uygun meali ve tefsirini, ayetin gönderilme amaç ve gayesini derinlemesine okuyacak. Hadislerini okuyacak. Yaşadığı hayatı, hâl ve hareketlerini, konuşmasını ya da susmasını okuyacak. Başta defter-i kebir-i kâinatın her bir sayfasındaki harfleri mana-yı harfleriyle tefekkür ederek okuyacak.
İşte bir eğitim öğretim yılı başındayız. Eğitimci olarak müşahede ediyoruz ki her geçen gün, okuma isteğimiz ve arzumuz azalıyor. Toplum olarak inandığımız gibi değil de yaşadığımız gibi inanır olduk.
Ana ve baba okumaz ama hep çocuklardan okumalarını talep eder. Bu okumada dünyevî ve içtimaî konuda olunca öyle hırs yapıyoruz ki. Zekâtımızı verirken titreyen elimiz, mevzu bahis dünyevî okullar olunca cömert oluveriyor. Gençliğin, uhrevî hayatlarını kurtarma amaç edinmiş kişi ve grupları ise elden geldikçe engellemeye çalışıyoruz.
Ey anne ve babalar! Siz okuyun ki çocuklarınız da okusun. Sizler okuduklarınız ile (müsbet) amel edin ki çocuklarınız da size öyle muamele edip karşılık versinler. Dünyevî derslerinin yanında uhrevî derslerine, Peygamber Efendimizin sünnetine göre yaşamalarına, giyinmelerine fırsat ve imkân tanıyalım. Yoksa telefonla iletişim kuran, sıla-i rahimi unutan, mevtası bir Fatiha’ya muhtaç olanlardan oluruz.
Kısacak eğitimin başı iyi ve dindar bir ana, hak ve hukuku, adaleti ve disiplini verecek baba ve de öğretmendir.
Eğitim böyle kuvvetli olursa nurun alâ nur olur. Fânî dünyanın cazibedar işleri ancak böyle bertaraf edilir. Her iki cihanda mutlu ve huzurlu olunur. Vesselam.