28 Şubat’ın 27. yılını geride bıraktık. “İrtica ile mücadele” gerekçesiyle 28 Şubat 1997 tarihindeki MGK toplantısında başlatılan o süreci imam-hatipler ve ilahiyat fakülteleri dahil bütün okul ve üniversitelerdeki öğretim üyeleriyle öğrencilere ve kamu çalışanlarına dayatılan başörtüsü yasağı, 8 yıllık kesintisiz eğitimle imam-hatiplerin orta kısımlarının kapatılması ve Kur’an-hafızlık eğitimine yaş sınırı getirilmesi gibi uygulamalarıyla hatırlıyoruz.
Bu antidemokratik ve hukuksuz uygulamalara yönelik eleştirilerin, 1990’da tarihe karışan TCK 163’ün yerine ikame edilen 312. madde kullanılarak DGM’ler eliyle susturulmak istenmesi, bu meyanda özellikle Yeni Asya’nın üzerine gidilmesi gibi icraatlarıyla da.
Bunların toplumda meydana getirdiği yoğun tepki birikimi 2002 seçiminde sandıkta patladı. 28 Şubat’ın taşeronluğunu üstlenen koalisyon hükümetlerinin ortağı partiler de, muhalefet de seçmenin öfkesinden nasibini aldı. Hepsi baraja takılarak Meclis dışında kaldı. Buna karşılık AKP’yi, kuruluşundan bir sene sonra girdiği ilk seçimde iktidara getirdi.
Ve AKP döneminde başörtüsü yasağı, CHP’nin de katkısıyla kalktı. İlkokullar dahil her yerde serbest oldu. 8 yıllık kesintisiz eğitimden vazgeçildi. İmam-hatiplerin orta kısımları tekrar açıldı. İmam-hatip okullarının ve öğrencilerinin sayısı kat kat arttı. Kur’an ve hafızlık eğitimindeki yaş sınırlamasına son verildi.
Ama bunlar olurken, 2013 sonundan itibaren Türkiye farklı bir sürece girdi. AKP’nin iktidar olmasına ve iktidarını sürdürmesine en büyük katkıyı veren cemaatlerden biri, yıllarca adeta iktidar ortağı imiş gibi bir muamele gördükten ve iktidar nimetlerinden aslan payını aldıktan sonra, bir anda “bir numaralı” düşman ilan edildi. MİT krizi, dershaneler meselesi, 17-25 Aralık derken, 15 Temmuz olayının “günah keçisi” yapıldı ve hukukun en temel prensipleri çiğnenerek üzerine gidildi.
Bu süreçte her yaştan ve her kesimden on binlerce başörtülü kadının epeycesi başörtülü polisler tarafından evleri basılıp karakollarda gözaltına alındı, başörtülü hâkimlerce tutuklanıp yargılandı ve mahkûm edildi, zindanlarda başörtülü gardiyanlara teslim edildi. Meydanlarda başörtülü polisler tarafından coplanıp biber gazı sıkılanlar oldu.
İmam-hatiplerin okul ve öğrenci sayısı çok arttı, ama kalite ve nitelik çok düştü. Namaz kılanların oranı dibe vurdu. Ahlakî değerlerdeki hassasiyetler zayıfladı. Siyaset öne çıktı.
28 Şubat’ta yapılmak istenip de yapılamayan, ama 15-20 Temmuz sürecinde “başarılan” en büyük tahrip projelerinden biri de KHK’larla yapılan hukuksuz tasfiyeler oldu.
Sonuçta 28 Şubat’taki hukuksuz uygulamalara tepkilerin iktidara getirdiği AKP, 28 Şubat’ın yarım bıraktığı hedefleri tamamlamak için kullanılan bir alete dönüştürüldü...