"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Takatim yettikçe...”

Kâzım GÜLEÇYÜZ
20 Ekim 2024, Pazar
Hayatın akışı içinde bazan peş peşe, bazan iç içe gelen çetin imtihanlarla sınanıyoruz.

Hadis-i Şerifte şükürle beraber imanın iki şubesinden biri olarak tavsif edilen sabır kuvveti bunları yüzümüzün akıyla geçebilmemiz için bize verilmiş. Başarımız, bu kuvveti yerinde ve doğru kullanabilmemize bağlı.

Kur’anî bir hayat rehberi olan Risale-i Nur’da, bilhassa lahikalarda bunun için gerekli ölçü ve parametreler de veriliyor.

Dikkatle okuyup anlayabilir, isabetli ve kararlı bir şekilde hayatımıza taşıyıp tatbik edebilirsek, inşaallah muvaffak oluruz.

On Yedinci Lem’a’nın Yedinci Nota’sında, maruz kaldığımız musibetler ve değişik diğer imtihan tecellileri karşısında nasıl davranmamız gerektiğini ifade eden şu satırlarda, bunun dikkat çekici ve çok manidar örneklerinden birini görüyoruz.

İman-teslim-tevekkül sırrını kavramış ve hazmetmiş bir mü’minin musibetlere ve benzeri hallere yaklaşımı şöyle olmalı:

“Ey musibet! Eğer Onun (Allah’ın) izin ve rızasıyla geldinse, merhaba, safâ geldin. Çünkü elbette bir vakit Ona döneceğiz ve Onun huzuruna gideceğiz ve Ona müştâkız. Madem herhalde bir zaman bizi hayatın tekâlifinden (yüklerinden) âzâd edecektir. Haydi, ey musibet, o terhis ve o âzâd etmek senin elinle olsun, razıyım.

“Eğer benim emanet muhafazasında ve vazifeperverliğimi tecrübe suretinde sana emir ve irade etmiş, fakat sana teslim olmaklığıma izin ve rızası olmazsa, benim takatim yettikçe, emin olmayana, Mâlikimin emanetini teslim etmem.”

Bilhassa ehl-i hizmetin, musibet, sıkıntı ve farklı imtihanlar karşısında tavrı bu cümlelerdeki mana çerçevesinde şekillenmeli.

Bir taraftan Allah’tan gelen her şeye rıza ve teslimiyet hali içinde olurken, diğer taraftan vazife ve hizmetine son ana kadar sahip çıkmaya devam etmek ve o noktada bir aksaklığa ya da kesintiye meydan vermeme hassasiyet ve titizliğini korumak.

30 yaşında iken idam tehdidiyle yargılandığı ve beraatle çıktığı divan-ı harb-i örfî mahkemesindeki müdafaasında “Şimdi usandığım bir hayat-ı zaifem var, kahrolayım eğer idama esirger isem! Mert olmayayım, eğer ölüme gülmekle gitmezsem!” diyerek, bidayetten beri davası için gözünü kırpmadan ölümü göze aldığının çarpıcı bir örneğini daha veren Üstadın, hayatının son yıllarında yazdığı bir Emirdağ mektubundaki “Lem’alar, Sözler mecmuası da çıkıncaya; korkaklık ve kıskançlık damarıyla hocaları Nurlardan ürkütmek belası def’ oluncaya ve tesanüd tam muhkemleşinceye kadar hayatımı muhafazaya bir mecburiyet hissediyorum” ifadesinde gördüğümüz gibi...

Okunma Sayısı: 3598
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Sümeyye

    20.10.2024 16:18:20

    Tevâfuklu bir yazı olmuş, maşaallah. Allah razı olsun.

  • Rüstem Garzanlı

    20.10.2024 09:14:14

    "Necar Usta kalk ve her zaman yattığın gibi yat. gün doğmadan neler doğar." Allah dost ise dünya küsse ehemmiyeti yok....Arif olana bu iki deyim yeter !

  • Necati

    20.10.2024 06:53:47

    Allah sizlere sağlıklı, istikâmetli uzun ömürler versin. Allah sizlerden razı olsun, ahir zamanın dehşetli fitnesi içinde, zındıka komitelerinin her türlü tuzaklarına düşmeden bizlere Üstad hazretlerinin takip ettiği Kur'an'ın istikametli yolunu gösteriyorsunuz. Allah bu yüce davaya gönül veren herkesin yardımcısı olsun.Amin

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı