Bu 93 günün 58’i, bilindiği gibi medrese-i Yusufiyede geçti. 23 Ekim’de şafak vakti evimize gelen terör polislerince gözaltına alınıp aynı günün gecesinde tutuklanmamızla başlayan ve 19 Aralık’ta tahliyemizle sonuçlanan bu serencamı sosyal medya yayınlarımızda aktardık.

Tahliye sonrasındaki süreç de, bir cihetiyle yıllardır “non-stop” devam eden yoğun tempoya biraz daha ara verdiğimiz bir “dinlenme” ve “yeni döneme hazırlanma” şeklinde geçti.

Medrese-i Yusufiyedeki okuma, tefekkür, arınma, “manevî detoks,” içeride yaşananları aynel-yakîn, hakkal-yakîn görüp tesbit etme safahatının ardından...

Bu vesileyle, gözaltı ve tutukluluğumuza hukuk, insan hakları ve demokrasi hassasiyeti ile itiraz edip tepki gösteren, süreç boyunca konuyu gündemde tutup destek mesajlarıyla bize güç veren bütün okur ve dostlarımıza buradan da bir kez daha teşekkür ediyoruz.

Ayrı kaldığımız günlerde dünyada, bölgede ve ülkede önemli gelişmeler oldu. ABD’de Trump yeniden seçildi. Suriye’de 14 yıldır süren iç savaşa rağmen ayakta kalan Esad ve Baas rejimi, şaşırtıcı bir şekilde 14 günde çöktü. Bu sürpriz gelişmenin arka planı ve bundan sonraki safahatın seyri, şu aşamada cevabını bilmediğimiz sorularla dolu.

İçerideki en önemli gündem ise bir taraftan Öcalan’ın Mecliste konuşturulmasından dem vurulurken, diğer taraftan her kesime yönelik gözaltı-tutuklama furyası ve kayyım darbelerinin tırmandırılarak sürdürülmesi. 

Bu keyfî uygulamalarla herkesi sindirip susturmaya çalışan hukuk tanımaz zihniyete karşı “Herkes için adalet ve hürriyet” parolasıyla mücadeleyi sürdürme kararlılığımızı tekrarlarken, bu mücadelenin dayanışmayı güçlendirerek başarılabileceği kanaatimizi de yine ifade ediyoruz.

Antidemokratik ve hukuksuz uygulamaları ve bunlara kaynaklık eden tek adam rejimini, ancak, meşrutiyeti, yani cumhuriyet ve demokrasiyi “millet hakimiyeti” olarak tarif eden Üstad Bediüzzaman’ın, “Mevcudiyet-i milleti göstermek lâzım, mevcudiyetinizi ittihadla gösteriniz” sözüyle dile getirdiği manada bir dayanışma ile aşabiliriz.