Bilindiği gibi, vaktiyle bize tevdi edilen ve bunca senedir karınca kaderince yerine getirmeye çalıştığımız vazifeleri genç nesillere devretme hususunu her fırsatta gündeme taşıyoruz.
Bu konudaki çabalarımız devam ederken, Külliyattaki ipuçları önümüzü aydınlatıyor.
Onuncu Lem’a’da bu kudsî hizmetin üç nevi kerametinden biri olarak okuduğumuz “O hizmeti ihzar etmek (hazırlamak) ve hâdimlerini (hizmetkârlarını) o hizmete sevk etmek cihetidir” ifadesi bunlardan biri.
Nur’un birinci talebesi Hulûsi Yahyagil’in Barla Lâhikası’ndaki mektuplarında Üstada hitaben yazdığı şu çok manidar pasajlar da:
“Risale-i Nur gerçi zahiren sizin eserinizdir, fakat nasıl ki Kur’an-ı Mübin Allah’ın kelâmı iken Seyyid-i Kâinat, Eşref-i Mahlûkat Efendimiz nâsa (insanlara) tebliğe vasıta olmuştur; siz de bu asırda yine o Furkan-ı Azîm’in nurlarından bugünün karmakarışık sarhoş insanlarına emr-i Hakla hitap ediyorsunuz. Öyle ise; O Hakîm-i Rahîm, size bu eseri yaptırtan, o Nurları ayak altında bıraktırmaz. Elbette ve elbette fânilerden, belki de hiç ümit edilmediklerden sahipler, hâfızlar, ikinci, üçüncü, hattâ onuncu derecede mübelliğler, nâşirler halk buyurur itikadındayım.”
“Üstadım, müsterih olunuz, bu Nurlar ayak altında kalamazlar. Onları dellâl-ı Kur’an’dan enzar-ı cihana (cihanın nazarına) vaz’ eden Hâlık (cc) bizim gibi kimsenin ümit ve tahayyül etmeyeceği âciz insanlarla bile neşr ü muhafaza ettirir. ‘Bu işi ben sa’yim (çalışmam) ile, kudretim ile kazandım’ diyen hüddam (hademeler) o gün görecekler ki; o mukaddes hizmet, zahiren ehliyetsiz görünen, hakikaten çok değerli diğerlerine devredilmiş olur kanaatindeyim.”
Denizli şehidi Hafız Ali’nin yine Barla Lâhikası’ndaki bir mektubunda geçen sözleri de:
“Hizmet-i Kur’an’dan fakirin hissesine iki erkek ve bir kız çocuğu düşmüş imiş. Aynı emri alıp gelirken düşünüyordum; acaba akraba-i taallûkatımda çocuklar var, hangisini intihab edeyim (seçeyim)? Benim bu düşünceme manen denilmiş ki: Hay Ali! Kendi reyine muhtar değilsin. Onun intihabı başka kapıya aittir. Üç gün sonra Yaşar ve Necati isminde iki çocuk, bana hem refik, hem ders arkadaşı ve bir derece onlara kalfa olarak tayin edildim.”
Aynı mana bugün de devam ediyor ve imtihan meydanı açık kaldıkça devam edecek.