"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Önce adalet

Kâzım GÜLEÇYÜZ
19 Ekim 2024, Cumartesi
Üstad Bediüzzaman İkinci Meşrutiyet döneminde yazdığı makalelerde ve konuşmalarında meşrutiyeti tarif ederken “adalet, meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvet” diye üç esası vurgulayıp en başa adaleti koyuyor.

Bunun çok özel bir önem ve anlamı var.

Demek ki, o dönemde meşrutiyet olarak isimlendirilen, bilâhare sonraki süreçte cumhuriyet ve demokrasi olarak devam eden hürriyetçi ve katılımcı yönetim sisteminin dayanması gereken temel esasların ilk sırasında adalet geliyor.

Aynı prensibin meşrutiyet öncesindeki padişahlık yönetimi için de geçerli olduğunu ise yine Üstadın şu çarpıcı ifadelerinde görüyoruz:

“Padişah Peygamberimizin (asm) emrine itaat etse ve yoluna gitse, halifedir. Biz de ona itaat edeceğiz. Peygambere tâbi olmayıp zulmedenler, padişah da olsalar haydutturlar.” 

Bu sözün, Sultan II. Abdülhamid’in tahtta olduğu bir dönemde söylendiğine dikkat!

Onun için, rejim ve yönetim şekli ne olursa olsun, devletin adalete dayanması son derece önemli. Dayanmıyorsa kesinlikle payidar olamaz ve ayakta kalamaz. “Adalet mülkün, yani devletin temelidir” sözü de bunu ifade ediyor.

Peki, adalet nasıl hâkim kılınacak?

Bunun, gerek son din İslam başta olmak üzere semavî dinlerle getirilen temel esasları, gerekse insanlığın tarih boyunca yaşadığı zengin tecrübe birikimiyle geliştirilen prensipleri önümüzde.

Meselâ kuvvetler ayrılığı; yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı; yargının hiçbir baskı ve etkiye maruz kalmadan münhasıran adaleti tecellî ettirme ve hukukun üstünlüğünü hâkim kılma hedefiyle işleyebildiği bir ortamın tesis edilmesi; yargı dışı güç odaklarının makam ve konumları ne olursa olsun yargılama süreçlerini etkileyecek tavırlardan uzak durması ve böyle tavırlar sergilemeleri halinde yargının onlara itibar etmeyecek bir dirayeti gösterebilmesi; hak arama yollarının sonuna kadar açık olması; kayırmacı veya dışlayıcı yaklaşımların duruşma salonlarına girmesine asla müsaade ve müsamaha edilmemesi; hâkim ve savcıların görevlerini yaparken kendi dünya görüşlerini, ideolojik tercihlerini ve kişisel duygularını kesinlikle işin içine karıştırmamaları vs.

Bunlar bu bahiste ilk akla gelen şeyler. Daha söylenecek çok şey var. Türkiye’deki yargı işleyişine önce bu esasların hâkim kılınmasını, yargının sadece adalet üretmesini sağlayabilmek için de...

Okunma Sayısı: 2396
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Süleyman alıç

    19.10.2024 17:34:35

    Çok mükemmel ve önemli bir yazı Tebrikler Kazım bey Yüce Rabbimiz de her Cuma günü hutbetin sonunda imam efendilerin okuduğu Nahl süresi 74. Ayetinde "Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” diye ADALETTi birinci sıraya koymuştur. Çok mükemmel ve önemli bir yazı Tebrikler Kazım bey Yüce Rabbimiz de her Cuma günü hutbetin sonunda imam efendilerin okuduğu Nahl süresi 74. AyetindeÇok mükemmel ve önemli bir yazı Tebrikler Kazım bey Yüce Rabbimiz de her Cuma günü hutbetin sonunda imam efendilerin okuduğu Nahl süresi 74. Ayetinde "Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” diye ADALETTi birinci sıraya koymuştur.

  • Yahya Yıldız

    19.10.2024 05:37:21

    Adalet, meşveret(ortak akıl) ve kanunda inhisarı kuvvet (kuvvetin ve etkinin şahısta değil yürürlükteki kanunda olması) bir devleti ayakta tutan üçlü sac ayaklarıdır. Bunları yürürlüğe koyup tatbikatını fiili olarak icraatta göstermediğiniz zaman, toplumu teşekkül ettiren bireylerin devlete olan güven sarsılır, devletin kendi ana çatılarında da oyuklar açılır, insanlar huzursuz, mutsuz ve geleceğe güvenle bakamazlar…Çözüm ise fabrika ayarlarına dönmektir…Hayali nutuklarla, tehdit ve aldatmalarla değildir.

  • Burhan Kula

    19.10.2024 01:24:21

    Yeni infaz düzenlemesinde Adalet ve Hukuk olacaksa öncelikle AİHM nin kararları tanınmalıdır, Geçmişte kendileri defalarca AİHM ne başvuranlar, bugün AİHM nin kararlarını tanımıyor uygulamıyor, KHK lılarla ilgili YALÇINKAYA kararı KHK davalarının en az %97 sinin haksız ve hukuksuz olduğunu resmen ortaya koymuştur, Can Atalay la ilgili AYM nin verdiği hak ihlali kararı kaale bile alınmamıştır. Böyle hukuk devleti olmaz, Adalet olmayan yerde suçlular azalmaz.

  • Necati

    19.10.2024 01:18:48

    . Adalet mekanizmasını elinde bulunduranlar adil değiller ki, onlar değişmeden yani demokratik yollardan bu iktidardan kurtulmadan adalet nasıl gelir bilmiyorum

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı