Üstad Bediüzzaman Said Nursî, yaklaşık 73 sene önce, 5 Mart 1952’de, hakkında açılmış bulunan Gençlik Rehberi mahkemesinin son duruşmasındaki müdafaasında diyor ki:
“Adalet müessesesi hiçbir cereyana kapılmaz, hiçbir tarafgirliğe kaymaz. Bu, din ve vicdan hürriyetinin bir ana umdesidir ki, komünist olmayan şarkta, garpta, bütün dünya adalet müesseselerinde cârî ve hâkimdir. (...) Haksızlığa karşı, zulme karşı, kanunsuzluğa karşı muhalefet, hiçbir hükümette suç sayılmaz; bilakis muhalefet meşru ve samimî bir muvazene-i adalet unsurudur.” (Tarihçe- Hayat, s. 668)
Üstadın, 31 Mart hadisesinin ardından çıkarılıp yargılandığı ve beraatle çıktığı Divan-ı Harb-i Örfî (sıkıyönetim) mahkemesinden, 1935’teki Eskişehir, 1943-44’teki Denizli ve 1948-49’daki Afyon mahkemelerine, hepsinde yaptığı ölümsüz müdafaalardaki son derece önemli hukuk vurgularından birini de bu ifadelerinde görüyoruz.
Evet, adalet hizmeti hiçbir akımın, cereyanın, ideolojinin, siyasî, cemaatî veya şahsî görüşün etkisinde kalmadan ve hiçbir tarafgirlik ya da karşıtlığa tevessül etmeden, hepsinin üzerinde kalarak verilmesi gereken çok hassas ve kritik bir hizmet.
Ne yazık ki, ülkemizde bu hizmetin böyle bir titizlik ve duyarlılıkla verilmesini zorlaştıran haller hiçbir zaman eksik olmadı. Özellikle darbeler, müdahaleler, siyasî veya ideolojik amaçlı kadrolaşmalar en büyük zarar ve tahribatı adalete verdi; bu durumdan kaynaklanan çok yönlü ağır mağduriyetler milletin yargıya güvenini sarstı.
İstiklal mahkemeleri, düzmece Yassıada yargılamaları, 12 Eylül ve 28 Şubat dönemlerinde DGM’ler eliyle yapılan hukuksuzluklar, laikçilik ve Atatürkçülük adına AYM ve Danıştay gibi yüksek yargı organlarına aldırılan ideolojik kararlar ve yakın dönemde gerek Ergenekon-Balyoz vs, gerekse 15-20 Temmuz davalarında kurunun yanında da yaşı da yakan ağır ceza mahkemeleri kaynaklı ve çoğu Yargıtay-AYM onaylı kimi karar ve uygulamalar orta yerde.
Bizim muhalefetimiz, kim tarafından kime karşı yapılırsa yapılsın, her kesimden milyonlarca insanın mağduriyetine yol açan haksızlık, zulüm ve kanunsuzluklara karşı.
Ve bütün bunların çözümünün de önünde sonunda yine hukuka dönülerek hukukun içinde bulunacağına inanıyor ve hukuktan asla ümidimizi kesmiyoruz.