Bir zamanlar “Ne istediler de vermedik” itiraflarıyla devletin hemen bütün imkânları fütursuzca peşkeş çekilirken… Şehirlerin en değerli inşaat alanları yok pahasına armağan edilirken…
Devletin bütün kapıları ardına kadar açılarak, en yüksek, en kritik makam-mevkiler serbestçe emirlerine sunulurken… Tertipledikleri çeşitli faaliyetlerde belediyeler bütün imkanlarıyla seferber olurken, siyasîler nutuk atmak için sıraya girerken…
Yine siyasiler âlâ-yı vâlâ ile övgüler dizerek iş yerlerinin açılış kurdelelerini keserlerken…
Yurt içinde verdikleri desteklere, yaptıkları yardımlara ilâve olarak yurt dışında da istedikleri faaliyetleri yapmaları için yabancı ülkelere, “Bunlar gönüllü elçilerdir” şeklinde mesajlar vermek suretiyle desteklerini sürdürürken…
Muhalif/muvafık bütün kesimlere, bütün vatandaşlara eşit muamele yapmakla vazifeli olan siyasî iktidara, yaptığı bu ayrımcılığın yanlış olduğunu, daha doğrusu böyle bir haklarının ve yetkilerinin bulunmadığını o zaman defalarca söyledik. Ama ne yazık ki bu önemli ikazlarımız dikkate alınmadı. Niyetleri bizce meçhul olan bazı saiklerle bildiklerini okumaya devam ettiler.
Bir taraftan siyasî iktidara yönelik bu samimi tavsiye ve ikazlarda bulunurken, diğer taraftan da aslî vazifeleri din-i mübine hizmet olan cemaatlerin siyasî faaliyetlerde bulunmalarının yanlış olduğunu, dinî değerlerin bundan zarar göreceğini ısrarla ifade etmemize rağmen, onlar da söylediklerimizi hiç dikkate almadan ellerindeki bütün medya organlarıyla fiilen iktidarın propagandasını yapmaya devam ettiler.
Ve 15 Temmuz’un hemen ertesi gününde, olup bitenler daha yargıya intikal etmeden, herhangi bir inceleme/soruşturma yapılmadan keskin bir manevra ile “bunlar eşittir terör örgütü” diyerek, kadın-erkek çoluk çocuk demeden tutuklayarak hapishanelere doldurdular.
Vazifeleri, gerçek suçluları hatta şüphelileri yakalayıp yargıya teslim etmek iken; “iltisak”, “irtibat” gibi, bahanelerle darbe ile ilgisi olmayanları da içerilere doldurdular maalesef.
Yapılan samimî, doğru ve tarafsız tavsiye ve ikazlarımızı her iki taraf da dikkate alsaydı 15 Temmuz felâketi yaşanır mıydı bilemiyoruz. Yaşandıktan sonra adaleti rafa kaldırarak, KHK’larla suçlu-suçsuz farkı gözetmeden binlerce masumu işinden aşından edilmeseydi, hâlen yaşamakta olduğumuz sıkıntılar katmerleşerek devam eder miydi acaba?