Geçmişte, başta malum siyasîler olmak üzere hemen herkes; malum grubun faaliyetlerine fiilen katılırken, onlara övgüler dizerken, Yeni Asya okuyucuları başından beri hem AKP’ye hem söz konusu kişilerin yaptıkları yanlışlara itizar ediyordu.
Aslî vazifesi dine hizmet olması gerekenlerin bazı dünyevî menfaatler için siyasîlerle bu kadar haşir neşir olmasının doğru olmadığını, daha da önemlisi Risale-i Nurlar’ı sadeleştirmek gibi yanlış işlere tevessül edilmesinin büyük hata olduğu defalarca söylendi, yazıldı.
Bütün vatandaşlara, bütün gruplara ve cemaatlere eşit mesafede olmak mecburiyetinde olan siyasî iktidara da; kendisine destek olanlara devletin bütün imkânlarını peşkeş çekmenin hukuken yanlış olduğunu yine ısrarla dile getirildi.
Ülkemizin ve milletimizin menfaati ve geleceği için Yeni Asya’nın tamamen samimî bu ikazlarını her iki taraf da dikkate almadı ve senelerce de bu tutumlarını sürdürdü maalesef.
15 Temmuz kalkışmasında yetkililerin gerçek suçluları bulup yargıya teslim etmelerini beklerken, hain darbecilerin işine yarayacak şekilde, darbeyle ve darbecilerle alâkası olmayan binlerce kişi işinden aşından edilerek ihraç edildi, çoluk çocuk demeden, kadın-erkek demeden hapishanelere dolduruldu.
“At izinin it izine karıştığı” bu dönemde gerçek suçlular ise izlerini kaybettiler. Yurt dışına kaçtılar. 15 Temmuz fitnesinin ağır bedelini, kendi ifadeleriyle “tabanı ibadet” dedikleri, insanlar ödemiş oldular ve hâlen de ödemeye devam ediyorlar.
İşte biz “Hiçbir günahkâr başkasının günahına ortak olmaz” İlâhî mesajları çerçevesinde ve suçun şahsîliği ilkesinden hareketle, “kurunun yanında yaşı da yakmak” gibi tamamen yanlış ve hukuksuz uygulamalarla binlerce mağduriyete imza atan ve bu keyfîliklere alkış tutan zihniyetlere, anlayışlara itiraz ediyoruz.
Görülüyor ki suçun şahsîliği esasını kulak ardı eden, yaşın yanında kuruyu da yakmayı âdet edinenler, senelerce övgüler yağdırarak kişiler için birdenbire “aldanmışız” diyerek bu defa toptan hain ilân ettiler. Ve hemen hemen bütün dinî cemaatleri hedefe koyarak potansiyel tehlike sınıfına koydular. Gidişata baktığımızda bir zamanlar “Cemaatlerin, tarikatların kökünü kazıyacağız” şeklinde beyanda bulunanların tehditleri istikametinde yol alınmaya devam ettiği anlaşılıyor. O hâlde bunları gayesi üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir.
Ortada bu kadar hukuk skandalları, adaletsizlikler, keyfîlikler varken müsbet hareket çerçevesinde idarecileri ikaz etmek isabetli değil midir?