Nakledildiğine göre İbrahim Edhem Hazretleri, bir sarhoşun pis kokulu ve bulaşık ağzını yıkamış, bunu niçin yaptığını soranlara da:
“Eğer yüce Allâh’ın adını zikretmek için yaratılan dil ve ağzı bulaşık olarak bıraksaydım, hürmetsizlik olurdu...” demişti.
Adam ayıldığında ona: “Horasan zâhidi İbrahim Edhem ağzını yıkadı...” dediler. Bu durumdan mahcup olan sarhoşun gönlü de gaflet uykusundan uyandı ve:
“Öyleyse ben de tevbe ettim...” dedi.
Böyle bir ıslâha vesîle olan İbrahim Edhem Hazretleri’ne rüyâsında Hak katından şöyle buyruldu:
“Sen Biz’im için onun ağzını yıkadın! Biz de senin için onun kalbini yıkadık!..”1
Aktarılan bu hâdise gibi yaşanmış pek çok olayı aktarmak mümkün. Bu hâdiseler bizlere gösteriyor ki fena insanlara dahi yeri geldiğinde şefkatle ve muhabbetle yaklaşmak ıslahlarına vesile olmak açısından oldukça mühim. Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin Yirmi İkinci Mektupta yani “Uhuvvet Risalesi” üçüncü düsturda aktardıkları şu hakikat de oldukça dikkat çekici: “Eğer hasmını [düşmanını] mağlup etmek istersen, fenalığına karşı iyilikle mukabele et. Çünkü eğer fenalıkla mukabele edersen, husumet tezayüd [artar] eder. Zahiren mağlup bile olsa, kalben kin bağlar, adaveti idame eder. Eğer iyilikle mukabele etsen, nedamet eder; sana dost olur.” 2
İstisnaî durumlar elbette olmak üzere, fena, kötü ahlaklı ya da bizlere düşman kimselere karşı bile aktarılan şekillerde davranmak mü’minliğin gereği iken; Müslüman olduğunu beyan edenlerin yanlışları, uygunsuz davranışları, yanılmaları, aldanmalarına karşı nasıl mukabele etmeliyiz? Fena ve kötüleri bile dışlamamak, güzellikle ıslahlarına çalışmak, fenalıklarına iyilikle mukabele etmek gibi düsturlar varken, mü’min kardeşlerimize nasıl kin bağlayabiliriz? Bunlar üzerinde düşünülmesi ve nefsimize yönetilmesi gereken sualler. Bu bağlamda, memleketimizin ve âlem-i İslâm’ın kurtuluşu için “Uhuvvet Risalesi” çok kritik bir yere sahip. Cenâb-ı Hakk bizlere Kur’ân hakikatlerini idrak edebilmek ve uygulayabilmek kabiliyetini nasip etsin. Âmin.
Dipnotlar: 1- Sâlihlerin Hikâyeleri, s. 429-429,2- Mektubat, s. 312.
H.MUHARREM OKUR - ARDA BİLİK