Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri her devirde imanî meselelerin yanında içtimaî meselelerde de döneme damga vuran mesajlar vermiştir.
Bunlardan birisi de “Hutuvat-ı Sitte” eserinde detaylıca geçen “Sözler” eserinin ahirinde “Lemaat” eserinde de bulunan “Anglikan Kilisesine Cevap” kısmı.
Burada İngilizlerin İstanbul’u işgali sonrasında Anglikan Kilisesi’nin papazının dinimiz ile ilgili sorduğu suallere altı yüz kelime ile cevap verilmesini istemesine mukabil, Üstad Hazretleri: “‘Altı yüz kelime ile değil, altı kelime ile değil, hatta bir kelime ile değil, belki bir tükürükle cevap veriyorum.” ifadesini kullanarak hikmetini ise “Çünkü o devlet, işte görüyorsunuz, ayağını boğazımıza bastığı dakikada, onun papazı mağrurane üstümüzde sual sormasına karşı yüzüne tükürmek lâzım geliyor... Tükürün o ehl-i zulmün o merhametsiz yüzüne!”1 şeklinde özetler. “Lemaat” eserinde ise “… Altı yüz kelime istedi. Şematetine karşı yüzüne ‘Tuh!’ demek…”2 şeklinde ifade eder.
Burada dikkatlerimizi çeken hususlardan birisi “Şematet” kelimesi. Lügat manası, yayınevimiz tarafından basılan eserde “Başkasının başına gelen kötü duruma sevinme” Şeklinde olan bu kelime, içtimaî hayatımızda düşülen yanlışlardan bazılarına ayna olabilecek bir manada.
Üstadımızın Eski Said Dönemi eserlerinden “Hutbe-i Şamiye” eserinde Avrupalıların terakkide istikbale uçmalarına karşı bizlerin Orta Çağ’da durmamıza sebep olan altı hastalığımızdan üçüncü sırada adavete, yani düşmanlık beslemeye muhabbet, dördüncü sırada ise ehl-i imanı birbirine bağlayan nuranî rabıtaları bilmemek olduğunu ifade etmesi3 ile “Şematet” kelimesinin manasını birleştirdiğimizde görüyoruz ki; başta ülkemiz olmak üzere âlem-i İslâm’da maalesef kendi fikirlerimizin, düşüncelerimizin doğruluğu, haklılığı uğruna diğer iman kardeşlerimizin akıbetlerini umursamamak, başlarına gelen musibet ya da fenalıklara karşı kendimizce haklı gerekçelerle gözümüzü kapamak, düşmanlık beslemek gibi hâdiseler yaşanıyor. Daha da ileri gidersek Allah muhafaza Üstad’ımızın bahsettiği şekilde şematetkârane, yani onun düştüğü duruma sevinircesine “İyi olmuş,” “Hak etmiş,” “O da öyle yapmasaymış, oh olmuş” vb. tarzda ifadeler karşımıza çıkıyor.
Bu ifadeler bizleri dinimizin koyduğu kaidelerden uzaklaştırabilir. Üstad Hazretleri de bu tarzdaki şematetkârane ifadelere tükürük ile cevap vermiş… Her ne kadar orada muhatap zulmeden bir devletin papazı dahi olsa o tükürükten her daim içtimaî hayatımızda çekinilmeli...
Cenab-ı Hak bizlere mü’min kardeşlerimizin fenalıklarına ve musibetlerine karşı şefkatle, merhametle, üzülerek yaklaşabilmemizi, ıslâhı adına da lütufla muamele edebilmemizi, “İhlas” ve “Uhuvvet” Risalelerinin hakikatlerini yaşayabilmemizi nasip etsin. Âmin.
Dipnotlar:
1- Hutuvat-ı Sitte. 2- Sözleri Lemaat, s. 833. 3- Hutbe-i Şamiye, s. 238.