Mübarek üç aylara girdiğimiz şu günlerde peş peşe gelecek olan mübarek günler, geceler ve ardından inşallah gelecek olan Ramazan ayı bütün bir ömrümüzün mübarek kılınmasına vesile olabilir.
Üstelik önceki yıllarımız nasıl geçmiş olursa olsun, samimi tövbe ve istiğfar ile tüm geçmişimiz, çökmemize değil tam tersine yükselmemize vesile olabilir. Geçmiş günah- larımızı âdeta yükselmek için basamak yaparak hayra ulaşabiliriz.
Bu hususta teşvik edici mesajlar başta Kur’ân-ı Kerîm olmak üzere Hadis-i Şeriflerde ve pek çok yerinde üç aylara ve üç aylar uhdesindeki mübarek gecelere atıf yapılan Risale-i Nurlarda mevcut. Üstad Hazretleri mübarek gün ve gecelere yani Regaib, Mirac, Berat gecelerine, Ramazan ayına ve Kadir gecesine pek çok yerde dikkatleri çekerek, bu gecelerden istifade edilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Özellikle ümitsizlik bataklığına düşmüş kimseler için bu geceler mühim birer fırsat olabilir. Günahlarının çokluğundan korkma, sıkılma ve bu sebeple de bütün bütün kayıp gitme vakıaları maalesef günümüzde çok yaşanıyor. Özellikle gençlerde; çeşitli vesilelerle yaşadıkları, şahit oldukları veya duydukları olaylar neticesinde hayatın kendilerince kötü olan yönlerine odaklanmak ve ümidini kesmek gibi ruh hâlleri yaşanabiliyor. Allah’ın rahmetinden ümit kesilmemesi, dünya ve ahiret hayatının bir bütün olarak ele alınması, en kötü görünen hadiselerde dahi Cenab-ı Hakkın isimlerinin tecellilerinin görünebileceği ve tüm yaşananların hayra vasıta olabilecek birer fırsat olduklarının şuurunda olunması gerektiği nazarlara sunularak; gençler başta olmak üzere toplumumuz umut eksenli bir bakış açısına kavuşmalı.
Mübarek gün ve geceler bu umudun filizlenmesine vesile olabilir. Ve bu umut kim olursa olsun, kimden olursa olsun herkese ulaştırılması gereken ve bizlerin de omuzlarına vazife olarak yüklenen bir hakikat. Kastamonu Lâhikasında Risale-i Nurların hususiyetleriyle alakalı şu ifadeler bunun örneği: “Risaletü’n-Nur ise der: ‘Her kim olursan ol; bak, gör. Yalnız gözünü aç, hakikati müşahede et, saadet-i ebediyenin anahtarı olan imanını kurtar.’” (1) Kim olursa olsun, kimden olursa olsun, ne yapmışsa yapmış olsun, bizim vazifemiz iman hakikatlerini ona umut aşılayacak şekilde, üst perdeden yaklaşmadan, dışlamadan, yadırgamadan sâmimâne tebliğ etmek.
Ancak bu şekilde Efendimiz’in (asm) “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, ürkütmeyiniz.” (2) emirlerine riayet etmiş olabiliriz. Cenab-ı Hak bizlere müsbet iman hizmetinde muvaffakiyetler versin ve Üç Aylar’dan hakkıyla istifade edebilmemizi nasip etsin. Âmin.
Dipnotlar:
1-Kastamonu Lâhikası, s. 34.
2-Buhârî, İlim 11, Edeb 80, Cihâd 164; Müslim, Cihâd 6-7.