İnsanın yaradılış mu’cizesini veciz şekilde günümüz bilgileriyle uyuşan açıklamalarla tarif eden Zumer Suresi 6. Ayette “Sizi analarınızın karnında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan sonra öbür yaratılışlara kalb ile halkedip duruyor.”
Hakikatinin fizyolojik ve embriyolojik bilgiler ışığında açıklanması, Kur’ân-ı Kerîm’in bütün zamanlara ışık saçan bir mu’cizesidir.” Cenini saran zarları iyice tetkik edersek, üç tane olduğunu görürüz. 1) Amniyon zarı içinde cenin beslenir. Annenin maruz kalacağı âni çarpmalardan korumak, cenine tam hareket imkânı sağlamak, cenine sabit bir ısı temin etmek için iyi bir klima görevi yapar. 2) Koriyon zarı (plasenta, eş) dış tabakasında birçok tüy ve kabartılar vardır bunlar aracılığıyla anneden yavruya gıda ve oksijen, yavrudan anne kanına karbondioksit ve üre taşınır. İç tabakada cenine ait dış damarlar bulunur. 3) Düşen (geçici) zar (decidura) ise, cenini her tarafından kuşatan ve rahimin içini bir astar gibi kaplayan çok ince bir zardır.
Yüce Allah bu zara hem cenini beslemek, hem de zararlı şeylerden korumak imkanı vermiştir. Faydası olmayacak hiçbir gıdayı cenine vermez. Bu yüzden bazıları ona “Hayatî eş zarı” derler. Bu hayatî zar, aynı zamanda anne kanında mevcut olan zararlı maddelerin cenine geçmesini de önler. Bu sayede mikroplar ve hastalık etmenleri cenine geçmek için yol bulamazlar. Yüce Allah’ın bu zara bağışlamış olduğu bu muhteşem güç, tam bir mu’cize niteliğindedir. İnce bir zar anne kanı ile ceninin kanını birbirinden ayırıyor. Buna rağmen seçme ve yararlı gıdaları cenine ulaştırıyor. Zararlı maddeleri ise ceninden uzak tutuyor. Şüpheli maddeleri de durdurup kontrol ediyor. Eğer bir sakınca olduğunu fark ederse, durduruyor ve ileri salmıyor. Ne kadar aklı başında bir kapıcı. İşine dikkatli ve kararlı. Kendine bakarsanız basit yapılı hücrelerden oluşmuş ince bir zar. Böyle bir zar parçasına böyle muhteşem bir seçme kudreti veren Rabbimiz var.”(1)
İnsanın yaradılışına marifetullah penceresinden bakıldığında, bilimsel araştırmaların insaflı ve mantıklı değerlendirmelerle çok açık gösterilen mu’cizelerin görülememesi ve bu İlâhî sanatın iman nurunu parlatmaması mümkün değildir.”
OTUZ İKİNCİ PENCERE
İnsan organizmasının yaratılışındaki nizam, intizam, ince hesap ve ölçüler akılları hayran bırakacak mükemmeliyetteki İlâhî sanatın aşikâr bir mu’cizesidir. Çeşitli cansız elementlerin mu’cize bir sanat eseri olarak sentezlenmesiyle canlı ve devamlı yenilenen fonksiyonel bir varlık olarak yaratıldı. İnsan vücuduna en küçük bir hücreden bütün organlara, milyonlarca canlı mekânizmalar yerleştirilmiştir. İnsan bedeninde hayale sığmayan genişlikte, birbirine bağlantılı biyokimya laboratuvarları, rafineriler, analiz ve sentez merkezleri milimikron ölçeklerde tanzim edilmiştir.
İnsan biyokimyasına, inorganic (cansız varlıklar) elementlerin hassas bir dengede buluşturulması ve İlâhî kudret tarafından ruh enerjisinin yüklenmesiyle dinamizm kazandırılmıştır. İnsan vücudundaki başlıca elementler “70 kg. ağırlığındaki bir insanda, 44 kg. oksijen, 14 kg. karbon, 7 kg. hidrojen, 2.1 kg. azot, 1 kg. kalsiyum, 700 gram fosfor, 170 gr. potasyum, 140 gram kükürt, 70 gram klor, 70 gram sodium, 30 gram magnezyum, 3 gram demir, 300 mg. bakır, 100 mg. mangan ve 300 mg. iyot bulunmaktadır.” (2)
İlâhî kudretin mu’cizesiyle ve sonsuz ilminin yazılım programlarıyla donatılan insan sarayı; görüldüğü gibi son derece sade bir malzeme ile çok kolay bir şekilde inşa edilmiştir ve verilen hayat enerjisiyle de fonksiyonlarını muntazam şekilde sürdürmektedir. Bu son derece duyarlı ölçülere marifetullah penceresinden bakıldığında “Senin vücudun bin kubbeli harika bir saraya benzer ki, her bir kubbesinde taşlar direksiz, birbirine başbaşa verip muallakta [boşlukta asılı] durdurulmuş. Belki senin vücudun bin defa bu saraydan daha aciptir. Çünkü o saray-ı vücudun, daima kemâl-i intizamla tazelenmektedir. Gayet harika olan ruh, kalp ve manevî letâiften kat-ı nazar, yalnız cesedindeki her bir âzâ, bir kubbeli menzil hükmündedir. Zerreler, o kubbedeki taşlar gibi birbirleriyle kemâl-i muvazene ve intizamla başbaşa verip, harika bir bina, fevkalade bir sanat, göz ve dil gibi acip birer mu’cize-i kudret gösteriyorlar.” (3) hakikatinin yaratılış manzaraları ibretle ve hayretle görülebilecektir.
SAĞLICAKLA KALIN.
Dipnotlar:
1) Dr. El-BÂR, AGE. s.164
2) İrfan YILMAZ, Age., s. 237.
3) Lem’alar, s. 428.