Ekseriyetin kabul edeceği üzere, ülkemizin önemli dertlerinden biri de ‘millî gelir’in adaletli şekilde dağıtılmamasıdır.
“Adalet mülkün temelidir” denildiğinde akla sadece ‘hukuk’ sahasındaki adalet gelmemeli. Ekonomik ve sosyal imkânların da âdil şekilde dağıtılması ve paylaşılması esastır. Türkiye’de bu paylaşımın adaletli şekilde yapılabildiğini kim söyleyebilir? Boratav’a göre bu yanlış anlayış devam ettiği müddetçe tablonun değişmesini beklemek de inandırıcı olmaz.
Bütün sosyal göstergelerin dramatik bir biçimde bozulduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Boratav, “İşsizlik istatistiklerinde genç işsizliği vahim boyutta. Salgın döneminde gaddar politikalar uygulandı. Koronavirüsü krizinin hafifletilmesine yönelik bütün yöntemler ‘zenginler’ lehine uygulandı. Dolayısıyla gelir dağılımı, özellikle ücretli emek kesiminin aleyhine bozuldu. TÜİK verilerine göre millî gelirde ücretlilerin payı 2019-2020 arasında 2 puan, 2021’in ilk altı ayında da, önceki yılın ilk altı ayına göre 4 puan düştü. Bu ne biçim gaddar bölüşüm politikasıdır ki, ekonomi büyüyor, fakat yoksulluk artıyor” demiş.
ABD, İngiltere, AB’nin bile salgın döneminde alışılmış politikalarını terk ederek ‘yoksul’lara para dağıttığına işaret eden Prof. Dr. Boratav, “İktidar finansal sermayeye öylesine büyük bir aktarım yapıyor ki, özellikle gençlerde yoğunlaşan korkunç bir yoksullaşma yaşanıyor” tesbitinde bulunmuş. (gazeteduvar.com.tr, 25 Eylül 2021)
Prof. Dr. Boratav’ın tesbitlerine katılan olur, katılmayan olur. Ancak ortada bir vak’a var: Türkiye’nin gelirleri, Türkiye’de yaşayanlara adaletli bir şekilde paylaştırılmıyor. Elbette gelir dağılımının bozuk olduğu tek ülke Türkiye değil. Fakat bizdeki paylaşma, adaletli şekilde yapılabilme imkânı varken bu yapılmıyor. En başta Türkiye’yi idare edenler ortadaki vahim hatayı, adaletsiz dağıtımı görmek istemiyorlar. Sorulsa haktan, hukuktan ve adaletten bahsederler; ama uyguladıkları politikalarla; milyonlarca insanı yine devletin tesbit ettiği ‘açlık sınırı’nda yaşamaya mecbur bırakırlar.
Türkiye’nin imkânları elbette sınırsız değildir. Zaten kimse bunu da iddia etmiyor. Arzu edilen şey, ‘zorlukta ve rahatta’ birlikte olmaktır. Bir kısım insanlar nasıl geçineceğini hesaplarken; bir kısım başka insanlar parasını nasıl çar-çur edeceğini mi hesaplamalı?
Türkiye’yi idare edenlere düşen; eldeki imkânları mümkün olduğu kadar adaletli şekilde insanlar arasında paylaştırmaktır. Bunun yolu da hem bellidir. Adaletli paylaşım için yeni keşiflere ihtiyaç yok. En başta devletteki israf kesin bir kararlılıkla sona erdirilmeli. Milletten toplanan vergilerin nereye harcandığı şeffaf bir şekilde ortaya konulmalı. İtirazlar dikkate alınmalı ve ortaya çıkan ‘millî gelir’ en adaletli olacak şekilde paylaşılmalı. Bunun için itibardan da tasarruf edilmeli ve ekseriyet ne merde, ne de namerde muhtaç bırakılmamalı.
Ülkemizde çalışan da, emekli de, işsiz kalanlar da hayat pahalılığından yana şikâyetçi. Pahalılığın sorumlusu olarak sadece bazı firmalar görülürse çare bulmak kolay değil. Her kademede israf önlensin, bakın devletin kasası nasıl doluyor. Tabiî ki dolu kasayı akıllıca idare etmek, kör kuruşun hesabını sormak da âdil idarecilerin yapabileceği bir iş.
Hepimiz âdil gelir dağılımı için gayret gösterelim vesselâm.