Sadece bir lisedeki durum bile Türkiye’nin ne büyük bir zararla karşı karşıya olduğu görmek için yeterlidir. Çünkü Türkiye’nin en iyi liselerinde bile beyin göçü yaşanıyor.
Rakamlara göre, 2024 yılında İstanbul Erkek Lisesi’nden mezun olan öğrencilerin yüzde 89,74’ü yurt dışına gitmiş.
Ekonomi profesörü Frederic Docquier ve Hillel Rapoport, beyin göçünü, “Eğitimli, yetenekli ve nitelikli bireylerin, kendi ülkelerindeki ekonomik, sosyal, siyasî veya meslekî şartların yetersizliği nedeniyle daha iyi yaşama ve çalışma şartları sunan başka ülkelere göç etmesi” diye tarif etmiş. (tr.euronews.com, 13 Aralık 2024)
Geçmiş yıllarda da ülkemizde ‘yetişmiş insan’lar başka ülkelere okuma ve yaşama maksadıyla gitmişlerdir. Fakat şimdiki durum çok farklı. Artık ‘beyin göçü’ liselerden başlıyor. Eskiden üniversite mezunları ‘daha iyi eğitim’ imkânlarından faydalanmak için yurt dışına gidelerdi. Şimdi ise gidenlerin yeri dönme nispeti yok denecek kadar az.
Türkiye’yi idare edenler muhtemelen “Giden gider, kalan sağlar bizimdir” diye düşünüyor olabilir. Ya da, “Araştırmaya konu olan ‘meşhur liseler’ zaten gözü dışarıda olanların okuduğu liseler. Onların durumu bizi ilgilendirmez” diyebilirler. Fakat bu gitme isteği ve arzusu acaba sadece “belli liseler”le sınırlı mıdır? İmkân olsa ve mesela imam hatip liselerinde bir araştırma yapılsa, bu liselerde okuyan öğrencilerin kaçı yurt dışına gitmez ister, kaçı kalmak ister? Elimizde bu noktada yapılmış bir araştırma neticesi olmasa da, umumî anlamda imam hatipler dahil, liselerde okuyan öğrencilerin ekseriyetinin ‘gitmek’ taraftarı olduğu söylenebilir.
Peki ne oldu da Türkiye ‘beyin göçü veren ülkeler listesi’nde üst seviyelere çıktı? İdareciler, siyasetçiler ve sivil toplum kuruluşları bu meseleye kafa yormak mecburiyetinde değil mi?
İlgili haberde şu bilgi de var: Türkiye İstatistik Kurumu, 26 Eylül 2024’te, 2021-2023 yıllarının “Yükseköğretim Beyin Göçü” rakamlarını paylaşmış. Mezunların beyin göçü oranları incelendiğinde, en yüksek beyin göçü oranına sahip lisans programları sırasıyla, moleküler biyoloji ve genetik (yüzde 17,9), biyomühendislik (yüzde 10,2), işletme mühendisliği (yüzde 9,8), elektronik mühendisliği (yüzde 9,1), matematik mühendisliği (yüzde 8,9) ve bilgisayar mühendisliği (yüzde 8,4) olmuş. Bir lisans programını tamamlayanların göç etmek için tercih ettikleri ilk beş ülke sırasıyla Amerika Birleşik Devletleri (yüzde 21,4), Almanya (yüzde 17,5), Birleşik Krallık (yüzde 11,2), Hollanda (yüzde 6,9) ve yüzde 4,9 ile Kanada’ydı.
“Beyin göçü”nün liseler seviyesine kadar düşmesi hayra alamet değil. Ülkemizi “beyin göçü veren” değil, dünyanın her yerinden başarılı insanları kendine çeken bir “cazibe merkezi” haline getirmek asıl hedef olmalı. Bunu yapmak kolay değil, ama imkânsız da değil. Hak, hukuk ve adalet noktasında “tersine” gitmek yerine “doğru istikamet, ileriye” gitmeye başlandığında ülkemiz çok kısa sürede insanlar için bir “cazibe merkezi” haline gelebilir.
Bunu yapmak mecburiyetindeyiz ve el birliği ile yapalım...