Ne zaman biteceğini bilmediğimiz bir hayat yolculuğundayız. Yolumuz bazen geniş ve düz iken, bazen dar ve engebeli. Bazen günlük güneşlik bir havada ilerlerken, bazen fırtınanın ve karanlığın içinden geçiyoruz.
Bu yolculukta zaman kavramı da değişiyor. Nasıl geçtiğini anlamadığımız zaman, bazen geçmek bilmiyor. 24 saatimizi bazen bir an gibi yaşayıp, bazen bir asır gibi hissediyoruz. Yani nesnel olan zamanı, yaşantılarımız ve deneyimlerimizle öznel hale getiriyoruz.
Stabil olmayan tek şey yol ve zaman değil elbette. Bu yolculuğu sürdüren kişiler olarak hissettiğimiz duygular, aklımızdan geçen düşünceler, yaptığımız davranışlar ve başımıza gelen olaylar da bu farklılıktan nasibini alıyor. Yaşantımız inişler ve çıkışlarla dolu. Bazen zorluk, bazen kolaylık, bazen sıkıntı, bazen ferahlık yaşıyoruz. Hayatımızdaki bu inişler ve çıkışlar kalp atışının ekran grafiğine benziyor. Grafikteki İnişler ve çıkışlar canlılığın göstergesi iken tek çizgi, kalp atışının durduğu ve hayatın bittiği anlamına geliyor.
Hepimizin kendine özgü bir hayatı var. Hayatımızın özgünlüğü, kendi irademizle yaptığımız seçimler ile kontrolümüz dışında başımıza gelenlerin neticesinde oluşuyor. Geçmişimize baktığımızda “çok şükür” deyip olumlu karşıladığımız şeyler de var, yaptığımız için suçluluk hissedip pişman olduklarımız da var.
Yanlış seçimlerden dolayı pişmanlık duymak, bugün onları düzeltme adına fırsata dönüşeceği gibi ümitsizlik girdabında boğulup depresyona girmeye de yol açabilir. Bu yüzden geçmişin muhasebesini yaparken işlevselliği sağlamaya çalışmak büyük önem arz ediyor, özellikle sonucunu öngöremediği tercihlerinden dolayı kendini acımasızca eleştiren kişiler için. Bu kişilere şunları söylemek istiyorum;
1. Bugün deneyimlediğiniz yaşantılar ve edindiğiniz farkındalık geçmişte yoktu. Deneyimlemediğiniz veya farkına varmadığınız bir durum hakkında yanılmış olmanız, ortaya çıkabilecek sonuçlardan biridir ve doğaldır.
2. Kişi tercihte bulunurken, kendisi için en iyi şekilde sonuçlanacağını düşündüğü şeyi seçer. Kötü sonuçlanacağını düşündüğü şeyi seçmez. Siz geçmişteki düşüncenize göre, o gün kendiniz için en iyisi olduğuna inandığınız tercihte bulundunuz. Bazen tercihlerin sonuçları öngörülemez. Niyetiniz iyi olsa da sonuç beklediğiniz gibi olmayabilir. Hayatta kontrolümüz dışında olan pek çok şey olduğu gerçeğini göz önünde bulundurmalıyız.
3. Hata yaptığınızı düşünüyorsanız, hatırlatmak isterim ki; kişi suya düştüğü için değil, sudan çıkamadığı için boğulur. Asıl sorun hataya düşmek değil, hatadan çıkamamaktır. Sudan çıkmak önemli ancak sudan çıktıktan sonra da o suya neden düştüğünü ve bir daha düşmemek için ne yapması gerektiğini de düşünmek gerekir.
İyisiyle kötüsüyle, doğrusuyla yanlışıyla içinden geçtiğimiz hayat yolculuğumuz devam ediyor. Bu yolculukta hepimiz kendi aracımızın sürücüsü gibiyiz. Yolda güvenli bir şekilde gidebilmek için önümüze bakmalıyız. Gözümüz sürekli dikiz aynasında olursa, önümüzü göremez ve yola devam edemeyiz. Dikkatli gidebilmek için elbette ki arada sırada dikiz aynasına bakacağız ama bu bakış uzun sürerse yola devam etmemiz imkansız hale gelir.
Bir yılı daha geride bırakıyoruz. Her biten yıl, o yılın muhasebesini de beraberinde getirir. Geçmişin muhasebesini yaparken dikkat etmemiz gereken şey, bu muhasebenin bugünümüze ve geleceğimize katkı sağlaması olmalıdır. Çünkü; “geçmiş ders almak için vardır, bugünümüzü zehir etmesi için değil”.
Tüm okuyuculara mutlu, huzurlu, sağlıklı ve adaletin egemen olduğu bir yıl diliyorum.