Bediüzzaman diyor ki, “Bu gidişata, icraata bak! Nasıl en fakir, en zayıftan tut, tâ herkese mükemmel, mükellef erzak veriliyor.”1
İktidar ve iradesi olan insanlar ve hayvanlar yeryüzünde Allah’ın onlar için hazırladığı Rahmanî sofraları bulmak ve beslenmek için diyar diyar, dağ taş koşuştururlar. Peki dağlarda ormanlardaki doymak bilmez ve sürekli yemek zorunda olan dev ağaçların beslenmek için dağ bayır dolaştığını gören var mı? Elbette yok. Çünkü onlar zayıf ve fakirdirler. İktidar ve iradeleri yoktur. Yerde ve gökte onlar için hazırlanmış besinlerin peşinde koşamazlar. Aciz ve zayıflıkları ile koşup ulaşamadıkları besinleri onların kapısı hükmündeki köklerinin ucuna Rahmanî sofraları kim getiriyor? Bu ağaçların insanlar tarafından meyve ağaçları gibi gübrelenip bakıldığını gören var mı? Fabrikasını kurduğu az bir alanda topraktaki mineraller neden hiç tükenmiyor hiç düşündünüz mü?
Bu sorulara cevap bulabilmek için beraberce ilmi bir tefekkürde bulunalım mı ne dersiniz? Gök gürültülü, şimşekler çakan sağanak yağışlı yağmurlu bir havayı düşünelim. Hepinizin bildiği gibi atmosferin ℅78’ı azot, % 21’i oksijenden oluşuyor. Havada azotun bu kadar yoğun olmasının hikmetini hiç düşündünüz mü? Allah (cc) Hakîm ismi ile iki atomdan oluşturduğu azot moleküllerini güneş ışığından ve diğer tepkimelerin tesirine karşı kolay parçalanmaz bir nitelikte yaratmıştır. Fakat gök gürültülü ve fırtınalı havalarda meydana gelen şimşek ve yıldırımlar azotun atomlarını birbirinden ayıracak kadar yüksek bir enerji üretirler. Bu durum azot atomlarının ayrılıp serbest kalmalarına sebep olur. Serbest kalan azot atomları atmosferdeki oksijen ile birleşiyor ve nitrat oluşuyor. Nitrat yağmur suyunda çözülebildiği için gök gürültülü sağanak yağmurlarda yüksek derecede azot vardır. Bahçe bitkilerimizde kullandığımız kimyasal gübrelerin en önemli maddesi azot ya da nitrat değil midir?
Yani gök gürültülü, şimşekli havada yağan yağmurlar bitkiler için en önemli besin maddesi olan eriyik haldeki azotla yoğrulmuş değil midir? Kimsesiz bütün bitkiler, ormandaki ağaçlar, çalılar, otlaklardaki çayırlar, dağlardaki laleler, sümbüller, sarı ve beyaz çiğdemler, yeryüzünün bütün yeşillikleri için nasıl mükellef ve mükemmel sofralar kurulmuş. Hiç yemek masasından kalkmadan, çalışıp çabalamadan, koşup dolaşmadan milyarlarca garsonluk yapan yağmur damlacıkları eliyle rahmet sofraları önüne serilmektedir. Hatta toprağa düşen yağmur damlaları satıhtan akış ile topraktaki mineralleri de taşıyarak bu sofrada sunmaktadır.
Ey insan bil ki, atmosfere azot ve oksijeni koyan, bu hizmetleri görecek özellikleri onlara derceden, elektiriği yaratıp şimşek şeklinde bulutları ateşleyip azotu atomlarına ayrıştıran, yeryüzündeki bütün nebatatı azota aç bir hale getirip sofralarına ulaştıran nihayetsiz Kadîr ve Rahîm olan Allah’tan başka kim olabilir? Haydi sen düşün “La ilâhe illallah” de aklını başına al. Gururu bırak Kâinatın Sahibini tanı ve itaat et. Yağmur damlalarının, havadaki azot ve oksijen atomlarının bile başıboş olmadığı bir âlemde sen nasıl başıboş kalabilirsin?
Dipnot:
1- Sözler, s. 68.