Bu gece insanların dilinde “rahmet” dediğimiz yağmur sağanak halinde toprağa düştü. Yaz boyunca toprak altında tohumları ile saklanan kış döneminde yeşeren bitkilere emir ile müjde geldi: “Haydi tohum ve çekirdekler filiz verip sümbüllenin!”
Kuruyup çatlamış toprakların altındaki tohum ve çekirdeklerin “Ya Rab! Bize neşv-ü nema ver. Bizi sümbüllendir!” dualarına cevap ve imdat olarak rahmetiyle yağmuru bulutlardan sağıp damlacıklar halinde yeryüzüne gönderdi. Yer ile gök arasındaki yardımlaşmayı gören gözlere gösterdi.
Yeryüzünün okyanus ve denizlerinden buharlaştırarak yükselttiği suyu, bulutlar halinde, “Yağmur başına arş!” emriyle toplarken ne şarktan, ne garptan, ne gökten ne de yerden, tamamen yoktan var ettiği elektrik yüküyle yüklemiştir. Elektriği Rab ismiyle öyle terbiye etmiştir ki, (+) ya da (-) aynı elektrik yüküyle yüklenen bulutlardan sağılan yağmur damlacıkları birbirine yaklaştığında birbirini iterler. Asla birleşip büyük dev kütleler halinde yeryüzüne inmezler. Eğer öyle olsaydı insanlar rahmet olarak bekledikleri ve gelmeyince topluca dualarla Rablerinden istedikleri yağmur çarpışarak dev kütleler halinde bombalar gibi üzerlerine düşseydi korkudan kim bilir nerelere kaçacaklardı. Evlerini başlarına yıkacak yağmur onlar için rahmet değil gazab-ı İlâhînin dehşet saçan bombaları olacaktı.
Yağmuru kuşkonmaz yaprağını bile incitmeden yeryüzüne rahmetiyle indiren, hem suyu terbiye edip emr-i İlâhî ile belli derecelerde buhar, yoğunlaşma, donma gibi hallere dönüştüren, bulutları rüzgâr gücüyle yürüten, muhtaç olan her yere sevk eden, elektriğe sözü geçen, yer altındaki tohum ve çekirdeklerin hiçbirini unutmadan filizlendirip hayat veren Allah’tan başka kim olabilir? Düşün ve aklını başına al! Bu kâinatı emri tahtında nizam ve intizam içinde tutan, hem sana hizmetkâr eden Allah seni başıboş bırakıp başka ellere verir mi? Koca kâinatın meyvesi hükmünde olan insanı ölüm ile yok edip hikmetini hiçe indirir mi?