12 Eylül darbesinden bir gün sonraydı.
Bir hafta öncesi Çanakkale Eğitim Enstitüsü’ne öğretim görevlisi olarak atanmıştım. Rahmetli babamla Edirne Cezaevi’nde tutuklu rahmetli kardeşim Osman İnci’yi ziyarete gitmiştik. 1980 darbesi sebebiyle ziyaret edemeden geri dönüyorduk. Çanakkale’de babamı bırakıp atamamın yapıldığı Eğitim Enstitüsü’nde göreve başlamış ve Eylül bütünleme imtihanlarında görevim olmadığı için beraberce Manisa Salihli’ye dönmüştük.
1982 yılbaşı gecesi üçüncü kızım Safiye Nur’um doğmuştu. İki yıldan bile az öğretim görevliliği süresi içinde uzun bir hayata sığmayacak tecrübeleri birden yaşamıştım. Temelde 1970 İmroz İlköğretmen Okulu’ndan mezun olduğumdan eğitim ve planlama konusunda bir bilgi birikimim vardı. Ben artık eğitimin her derde derman aspirin hocasıydım. Allah istedi, hikmeti de iktiza etti, her öğrencimi benimle hizmet-i imaniye ve Kur’âniyede muhatap eyledi. Onlarca öğrencim, herbirinin bizimle bir hikâyesi olmuş kardeşlerim olarak vatanımın herbir köşesinde hizmete dahil etti. Orada geçen on yılım benim için bütün ömrüme beş çekerdi. 1982’de Medrese-i Yusufiyede kader arkadaşlarım, köpekli köyde çilekeş Nur kardeşlerim, ölüm ötesinde ebedî saadete giden imtihan yolculuğunda yoldaşlarım, rahmetli Nuri Kutlu, Aynalı Çarşı’nın muhabbet bülbülü Hasan Erensayın Ağabeyim, her sözü Alparslan gibi bir kumandanın emri kadar keskin, kararlı ve vakur Mustafa Toros Ağabeyim, bizleri hep güldüren, en önemli ihtiyacımızı 3 lt’lik kolonya bidonu ile halleden Bardakçı Nuri Ağabeyi rahmetle ve duâlarla yadediyorum.
Halen hayatta olan Allah uzun ömürler versin, daha geçenlerde TRT2’de Ömür Dediğin programının konuğu olan Pazarcı (Masalcı) Osman Damnalı Ağabeyi, hep gönlümün sultanı, himmet ve gayretlerini heran zikrettiğim, şimdi hasta, Allah’tan şifalar dilediğim Hacı Halittin Başaran Ağabeyi, kardeşi siyasî temsilcimiz, Allah Nur’a olan hizmetini 22 yıl sonra, tam ümidini kesmişken iki erkek evlât ile taçlandırdığı Yakup Başaran Ağabey’i, gözaltında iki dizi altına vurulan tekmelerle acılar içinde kıvranarak Merkez Karakolu’nda 8 Ocak soğuğunda çile içinde kahrile duâlarını dinlediğimiz Dörtyol Bakkal’ı Hacı İsmail Savaş Ağabeyi ve kardeşi mübarek Mustafa Abi’yi minnet ve şükranla yadediyorum. Çimenlik Kalesi bahçesinde askerî koğuşta, üstüste iki ranza koyarak ulaştırdığımız, 60×60 pencereden ancak vesikalık fotoğraf gibi gösterebildiğimiz, Hürmet Bacımıza beğendirdiğimiz kibar ve düzgün diksiyonlu kardeşim Mehmet Kaplan’ı hatırlamadığımı sanmayın sakın.
Binbir hadiselerle 29’umda başlayan Çanakkale hayatımda Allah beni Nurlarla, talebelerimin imanını kurtarma sevdasıyla, kahraman ve hamiyetperver hem de çok gayretli ağabeylerin ve kardeşlerimin muhabbetiyle öyle yoğurmuştu ki Allah’tan başka kimse bizi sarsamazdı. Elhamdülillah hep de öyle oldu. 1989 Aralık’ta iki kız medresemiz şefkat kahramanları ile doluydu. Maalesef tarih önünde ölmüşlerine dahi hakkımı helâl etmekte zorlandığım, kraldan fazla kralcı, başörtü karşıtları büyük bir gayretle 1990 yılbaşında kızlarımıza bir yarıyıl okuldan uzaklaştırma cezası ile cezalandırıp (cezayı da birinci yarıyıl finallerinden önce başlatarak iki yarıyıla dönüştürdüler) bana da bir yıl kademe durdurma cezası vermişlerdi. Bu hali de halen yaşayanların vicdanına ölmüşleri ise Allah’a havale ediyorum.
Ben ve kızlarımız adına Bursa Bölge İdare Mahkemesi’nde cezaların iptali için açtığımız dâvâlar Haziran finallerine bir hafta kala lehimize sonuçlanmıştı. Bu durum belki Türkiye’de ilk ve tek kazanılmış dâvâ idi. Bu ise bütün cemaatlerle birlikte yaptığımız meşveretin zahir kerametiydi. Kızlarımız mezun olup herbiri Anadolu’da birer eğitim neferi, şefkat kahramanı öğretmenler olarak çocuklarımızın tertemiz beyinlerini aydınlattılar. Herbiri telefonumun ucunda şirin birer şehrimizden seslenip duâlarla hatırımızı soruyorlar.
İşte bak! Uşak’tan Sıdıka, Serpil, Bursa’dan Asiye, Çanakkale’de Safiye, Serik’ten Hamdiye, Burdur’dan Fatma, Konya’dan Sabahat, Bandırma’dan Yasemin, Çanakkale’den Remziye daha niceleri... Allah sizlerden razı olsun.
Bir mum gibi Anadolu’ya bu Nuriyeleri gönderirken kendim H. Ç ve avaneleri tarafından eğitimden uzaklaştırılmıştım. Bir hafta içinde Allah, Kız Yetiştirme Yurdu Müdürlüğü kapısını bana açmıştı. Önce tanımadıkları için ürken arkadaşlarımla sonra çok güzel hizmetlerimiz olmuştu. Oraya atanmamda yardımını esirgemeyen Fatoş Abla Kolejleri sahibi değerli yengem, ablaların ablası Fatoş Abla’ma bunca yıl sonra tekrar tekrar teşekkür ederim.
Geçmişin güzelliklerini hatırlarken 2022’de hizmet-i imaniye ve Kur’ân’iyede istihdam edilmek dileğimizle daha nice yıllara...