Selim Ali, sana da garip gelecek ama Bilgin Abi diyor ki dünya hızlı adımlarla ilerliyor. Yollar, köprüler, yepyeni evler… Hız, yenilik ve saireler de… insanlık bir şeyi unuttuğunun farkında değil. En ufak ayrıntıların üstünde debelenen çağda o unutulan “yaşamak”mış! Geriye ne kaldı diyeceksin de… yaşamak unutulunca ölüm akla gelir mi?! Neyse… seni bugün fazla yormak istemiyorum. Bilgin Abi’nin günlük defterinden hayata bakalım biraz.
«
ALDANIŞ
Fark yeriydi burası; park yeri sandık!
Sanmalar/aldanmalar arası gidip gelirken... ölüm geldi. Elimizde kaldı tomar tomar paralar, tapular…
«
ANNEMİN NASİHATİ
Aklım bir şeye ermediğinde rahmetli annem derdi ki: “Daha kaç kazan ekmek yemen lâzım!” Şimdi ne o kazanlar kaldı ne de o mis kokulu ekmekler... Üstelik büyüdükçe aklımın yetmediği şeyler de azalmadı; arttı! Durumun vehameti ortada...
«
EN BÜYÜK İNSAN
O...
Eğilmedi;
O’ndan başkasının önünde;
Onun için en büyük insan…
«
HÜRRİYET MEYVESİ
Japonya hürriyetin meyvesi... Almanya dersen öyle... Güney Kore’ye bak; bir de Kuzey Kore’ye... Güney Kore de o sihirli kelimenin kıymetini bildi. Eğitim seviyeleri tavan yapınca; mallarını almak için dünya sıraya girdi, giriyor.
«
ŞİİR VE HAYAT
İstiklal Marşı, hayatımıza karışsın mı; karışmasın mı? Karışsın diyorsan; ülkenin her bir karışında hürriyet çiçekleri açacak yani bahar gelecek, bahar... Bir de şu hürriyetle yaşamanın keyfini kime sorsak acaba? Nasıl bir şey bu hürriyet ki savaşta nerdeyse yerle bir olan Japonya’nın geldiği yer meraka değmez mi?
Rüzgârlar, akarsular, kuşlar... hürriyeti fısıldar kulaklarımıza. Âkif, hürriyete âşıktı. “Hangi çılgın bana zincir vuracakmış!” diyen biriyle gelin tanışalım. Âkif’le tanışmış olsaydık; bu satırlar günlüğüme düşmezdi her/halde!
Âkif’i seviyorsak; hürriyeti de seveceğiz.
Bu işin aması, fakatı olmaz. Ne diyor şairimiz: “Hür yaşadım, hür yaşarım.” Müstebitleri de “çılgın” ilan ediyor.
«
DUÂ
Ben’in köşeye çekilip haddini bildiği ân/lar...
«
YOLLAR VE KAPILAR
Benim bildiğim kapılar, son nefese kadar açık… Her nefes yeni pencere… Taze bir ışık... Sen yola çık; yol açık...
«
BANA KELİMELERİNİ SÖYLE
Kelimen yoksa sokağa çıkma! Âşık olunmaz kelimesiz! Çıkar bütün kelimelerini; kuytu köşe ne varsa... Paralarını saydığın gibi say arada!
Kelimen yoksa parmak kaldırma! Sofraya oturma! Baş köşelere kurulma!
Kelimesi olanlara yol ver; bâri! Haddini hudunu bil! Ne kadar kelimen varsa o kadarsın! Bana kelimelerini söyle!
«
KORKU
Ya bir gören olursa boş durduğumu!
Yıldızlara, aya el sallamadığımı! Ya bir duyan olursa duymadığımı kuşların civcivesini! Yârin cilvesini es geçtiğimi ezberlerlerse! Ya ben ne yaparım; yârsız kârsız kalırsam! Ya yaşamadığımı derlerse ne ederim!
«
HAYATSIZLARA
Dünyalılar dünyaya pek ısınamadı. Bu güzel de şu geçici âlemde, güzel güzel yaşamak varken; ne bu kavga gürültü! Allah aşkına, kesin şu tantanayı! Ben de sizleri öyle şatafatlı görünce bir şey zannetmiştim. Yanılmışım. Hayatı unutturanlar; neyi hatırlatabilir ki! Her şeyi karıştırdınız. Her şeyin içini boşaltıp ne doldurduğunuzu gören görüyor. Kendini ölümsüz sananlar, hey! Ne yapmaya çalışıyorsunuz?! Bu sırıtık, kıytırık hâller, hayra alâmet değil. Burada olmazsa orada her şey ortaya dökülecek. Hesap çetin... Kendinizden ne kadar eminsiniz! Bunun bir formülü mü var sizde?!