Helikopter kazasında şehit olan 11 yiğidimizi dar-ı bekaya uğurladık. Kazada yaralanan 2 askerimize de sabır diliyoruz.
Televizyon kanalları bağımsız devletler topluluğu gibi. Her kanal ayrı telden çaldı. Şehit haberinden sonra TV kanalları ciddiyetini korumaları gerekirken, eğlence ve magazin programlarına devam ederek, yayın akışlarını bozmadılar bile.
Birilerinin bu “gevşeklere” şehit ve gazi kavramlarını, eğlence ve dedikodu programlarından çok daha önemli olduğunu hatırlatmaları ve öğretmeleri gerekiyor.
Bu kadar duyarsızlık karşısında insanın tüyleri diken diken oluyor.
Kazanın teknik boyutları nedir, ihmal var mı, yok mu, bu bir terör saldırısı mıydı, bilemeyiz, ama sonuçta şehitlerimiz var ve idarecilerin “millî yas” ilân etmeleri gerekiyordu.
*
Millî yas ilân edilen önemli günleri hatırlayın; 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının (1993) hemen ardından beş gün millî yas ilân edilmişti. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın vefatından (2012) sonra ülkemizde dört günlük yas ilân edilirken, bu ülkenin mimarisinde ve inşaasında katkısı olan 10. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in vefatının (2015) ardından da üç günlük yas ilân edilmişti.
Ülkemizde ilân edilen diğer “millî yas”lara bakalım;
- Amerika’da ticaret merkezi olan İkiz Kuleler’e yapılan saldırı (2001)
- Papa 2. Jean Paul’ün ölümü (2005)
- Japonya’da meydana gelen deprem ve tsunami (2011)
- Manisa’nın Soma ilçesinde meydana gelen maden patlamasında 301 canın göz göre göre cinayete kurban gittiği facia... (2014)
- Türkiye’nin en kanlı terör eylemi diye adlandırılan Ankara Tren Garı’ndaki patlamada 97 ölü ve 400’ün üzerinde yaralının bulunduğu o kanlı gün... (2015)
*
Medyanın toplum üzerindeki etkisi kulak arkası edilemez. Ancak bir o kadar da böylesi mühim olaylarda da duyarsızlık içinde olması ayrı bir çelişki oluşturuyor. Ki, buna sosyal medyayı katarak söylüyorum.
Bu duyarsızlık son bulmalı.
Bir de olayın başka bir yönü var... Yani, “karşı-duyarsızlık” örneğinden bahsetmek istiyorum; Şehitlik mukaddes bir makam... Bu tür haberleri verirken de kelimelerimizi özenle seçmemiz elzem...
Bazen bakıyoruz, bazı haber kanalları şehit haberi verirken “ajitasyon” yapıyor; duygusallığı öne çıkararak sansasyonel bir üslûp kullanıyor. Toplumsal hassasiyeti başka yöne çekiyor.
Şehit haberi verirken, şehitlik makamından çok duygusal travmayı öne çıkaran, şehit yakınlarının tabut üzerinde feryat eden annelerin veya yakınlarının ve hatta geride kalmış minik çocukların görüntülerini “zoom”layarak ekrandan veriyorlar. Bu da ayrı bir “duyarsızlık” meydana getiriyor.
Tamam, acılar paylaşıldıkça hafifler. Ajitasyon habercilik, acıların artarak paylaşılmasına sebep oluyor. Hem haberin seyri açısından hem de psikolojik kimi etkileri öne çıkarması açısından olumsuz bir durum oluşturuyor. Hal böyle olunca “millî hassasiyet” törpüleniyor, köreliyor.
Şehit haberleri asla magazinel olmamalı. Aslolan, acıyı arttırmak ve haberin ayrıntılarını vermek değil, acıyı doğru kavramlar üzerinden gerçekçi yaklaşımla ve şehitlere saygı göstererek vermeli.
Zira şehit ve yakınları o makamın gerektirdiği saygıyı fazlasıyla hak ediyorlar.