Tokat Yetiştirme Yurdu’na uğradığım ve çocukluğumun geçtiği o yerleri görmek beni anılarıma götürür diye düşünürken, ne yazık ki, tam tersi bir manzara ile karşı karşıya geldim.
Zira beş yüz yılı aşkın yaşı ile bize şemsiyelik eden devasa çınar ağacının dışında tek bir yapıya ve binaya rastlayamadım. Toprak zemin olan oyun alanlarımız bile iş makinaları tarafından ters yüz edilmiş. Sadece kala kala gölgesinde yıllardır yetimleri barındıran Çınar ağacı kalmış. O da şimdi bizim gibi yetim kalarak, boynunu eğmiş... Sararan yaprakları zamana karşı direnemeyerek nazlı nazlı toprak zemine pıt pıt düşüyor.
*
Üzülmemek elde değil. Hiç olmazsa yetimlere kol kanat geren ve tarih barındıran bu yaşlı, gün geçirmiş derviş ruhlu ağacımıza o civarda bulunan insanlar sahip çıksa, ne olur?
Gövdesini kucaklamakta zorlandığımız bu ağaç takatten düşmüş, tıpkı yaprak gibi sararıp solmuş. Öylesine sahipsiz, Öylesine hoyrat eller tarafından hırpalanmış ki... Etrafında ateşler yakılmış, gövdesinde biçimsiz yazılar var. Etrafında bulunan çocuklar taşlarla hedef tahtası haline getirmiş ki. Serserilerin uğrak yeri olduğu, gelişi-güzel atılmış çöplerden açıkça belli oluyor. Halbuki biz zamanında bu ağacın etrafını ayrık otlarından temizlediğimiz gibi, her sabah eteklerinde biriken yaprakları büyük bir titizlikle temizlerdik. Nazlı bir gelinmiş gibi ona bakardık. Bayram günlerinde etrafına toplanıp hatıra fotoğrafı çektirirdik. Ağaca dokunur konuşurduk. Derdi olan, ağlamak isteyen ağacın dibine gelirdi. Yetimlerin akrabaları ziyarete geldiğinde ağacın dibinde buluşur fotoğraf çektirirdi.
Hatta bir Kurban Bayramı’nda arkadaşlarımı toplayıp bu yaşlı çınarın etrafında fotoğraf çektirip bir çocuk dergisine göndermiş ve sizden gelenler köşesinde yayınlanmış, ne kadar da sevinmiştik. Biz yetimler için bu çınar, aileden biri gibiydi.
*
Zaten çınar, uzun ömrüyle ebediyete en fazla yaklaşan, serinliği ile de edebiyata zaman kazandıran canlı bir anıt niteliğinde değil midir?
Edebiyat dünyamızın şairlerinden olan Tevfik Fik- ret’in çınar ağacı için yazdığı şu satırlar sanki bizim çınar için kaleme dökülmüş;
Bir çınar gördük; enli, boylu, vakur
Bir ağaç hiç eğilmemiş mağrur
Koca bir gövde, belki altı asır
Belki ondan da fazla dalgın, ağır...
*
Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yetkililerine buradan çağrıda bulunuyoruz; sanıyorum bu arsa hâlâ bu kurumun uhdesinde... Vakit geçirmeden hallaç pamuğu gibi delik deşik edilen bu arsaya sahip çıkılmalı. Bir an önce etrafına duvar örülmeli. Hele hele uzun ömrü, koca gövdesi, yapraklarının adeta göklere duâ edercesine açılmış bir el şeklindeki bu yaşlı çınar hem tarihî eser bakımından hem de “ağaç” olma özelliğinden dolayı özel koruma altına alınmalı. Bu görev, zaruret olmanın yanı sıra insanî bir vecibedir.
*
Tokat Yetiştirme Yurdu’nun alâmet-i farikası sayılan, bize yarenlik eden ve bu bölgenin onuru sayılan yaşlı çınarımıza el birliği ile sahip çıkalım. Beli bükülmüş olan bu ağacımıza son demlerinde acı çektirmeden huzur içinde yaşatmak insanî bir mesuliyettir.
*
TAVZİH:
Sağolsun Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Özgür Yılmaz, bize bir düzeltme gönderdi. 26 Temmuz tarihli “Ayasofya Vakfiyesi Deyip Geçmeyin” başlıklı yazımda “Tapu Kadastro Genel Müdürü Hakkı Şahin” ifadesi sehven çıkmış... Doğrusu; Tapu Kadastro Genel Müdürü Mehmet Zeki Adlı olacaktı. Basına yansıyan söz konusu bilgi paylaşımını yapan ise Tapu ve Kadastro Arşiv Uzmanı Hakkı Şahin olacaktı.
Nazik uyarıları için teşekkürler.