"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İstanbul’un fethine dair

Davut ŞAHİN
30 Mayıs 2018, Çarşamba
İstanbul’un fethinde Fatih konuşuldu, fetih ruhu konuşuldu. Ama hâlâ, bu konunun eksik bir yanı var: Ayasofya.

Ayasofya’sız “fetih”in bir anlamı yok. Fetih’in de ‘Ayasofya’sız bir anlamı olmadığı gibi…

MÜKEMMEL BİR EĞİTİM SİSTEMİ

Osmanlı dönemi bir medeniyetti. Tarihçiler, bugünkü insanın aklının alamayacağı bir eğitim sistemine sahip olduğunu kaydeder.

Daha babalarının sağlığında yüksek mevkilerde görev alırlardı şehzadeler. Bütün askerî, siyasî, idarî işlerde yetiştirilir, yanlarında annesi, hocaları, askerleri ve maiyeti olduğu halde “sancağa” gönderilirlerdi.

Düşünün, “Çelebi Sultan”lar –ki, sancakta bulunan şehzadelere Çelebi Sultan denirdi- on yedi yaşına geldiklerinde sancaklara gönderilir, lala denilen çok tecrübeli bir devlet adamının gözetiminde hem işleri yürütür, hem de yetiştirilirdi.

17 yaşındaki Çelebi Sultan’ın maiyetinde kimler yok ki; Defterdar, Nişanca, Ruznamçeci, Çavuşbaşı, Divan Kâtibi, Mirkelam, Mirahor, Çeşnigir, Kapıağası, Tabib, Bahçıvan vesaire… Yani bu, küçük bir devlet teşkilâtlanmasının örneğini gösterir. Ki, bu sayede şehzade mükemmel bir eğitim sistemiyle yoğrulmuş olur.

USTA ELLERDE YOĞRULAN ŞEHZADELER

Bakın, Osmanlı Devleti şehzadeleri yetiştirirken asla merkezi otoriteyi ihmal etmemiştir. Şehzadeler kendi sancaklarında “zeamet ve tımar tevcih edebilir,” berat ve hüküm verebilir… Askerleriyle birlikte savaşlara katılabilirlerdi. Ancak yapacakları bütün işlerde mutlak merkeze bilgi vermek zorundaydılar. 

Peki, günümüz modern eğitim sisteminin temelinde hangi unsurlar var?

Bir bakalım: Eğitim sistemi; öğrenci, öğretmen, ders araç gereçleri, okul, rehberlik…

Başka? Yok.

Şehzade mektebi dediğimiz bu yapıyı şimdiki eğitim sistemi ile kıyaslamak mümkün bile değil.

Şehzade mektebinin özel öğrencileri şehzadelerdi. Devlet işlerinde tecrübe kazanmak için gelen şehzadelerin burada bütün alanlarda eğitim görmüş ve usta ellerde yetiştirilmişlerdir. 

EĞİTİM SİSTEMİ İLE GELEN FETİH!

Bir örnek verelim: Bir şehzadenin annesi; padişah hanımının ve şehzade anneliğinin nasıl olması gerektiğini burada alacağı eğitimle öğrenir. Yani şehzade eğitiminin bu kadar hassasiyetle üzerinde durulması boşuna değil. (İ. Hakkı Uzunçarşılı, “Sancağa Çıkan Osmanlı Şehzadeleri”)

İşte bu eğitim sistemidir ki, Peygamber (asm) müjdesine mazhar olabiliyor; bir çağ kapatıp, yenisini açabiliyor.

Arif Nihat Asya, sanki bu günleri görmüş gibi şu satırları terennüm etmiş: 

“Yürü; hâlâ ne diye oyunda, oynaştasın? 

/ Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!”

*

Bir yandan dayatılan yap/boz eğitim sistemi, bir yandan da içinde bulunduğumuz modern dünyanın gençlere yüklediği misyonsuzluk… Bir anlamda, şairin satırlarını “te’yit” ediyor.

Dolayısıyla; ekranlarda görünen devasa fetih mitingleri ne yazık ki, kuru bir hamasetten öteye geçemiyor. Hem Fatih, hem de fetih ruhundan çok, ama çok uzak olduğumuz gün gibi aşikâr.

YA AYASOFYA?

Efendim? Ayasofya mı dediniz? 

O da ayrı bir muamma! Bu kadar hamaset içinde tek bir “Ayasofya” cümlesi duydunuz mu? 

Tamam, “Kudüs yürüyüşü” olsun… Ama neden Ayasofya’nın ilk Cuma namazına denk gelen günde Ayasofya yürüyüşü olmasın? Ayasofya bizim değil mi?

Okunma Sayısı: 3490
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı