Şu dâr-ı dünya, meydan-ı imtihandır ve dâr-ı hizmettir; lezzet ve ücret ve mükâfat yeri değildir. (Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, s. 9)
Evet dünya bir imtihan yeridir. Bazı insanlar bollukla imtihan edilirken kimi insan da savaşların içinde. Kimileri de çeşit çeşit hastalıkla mücadele etmekte. Nimetler içinde olanlar giydiklerini ve yediklerini sosyal ortamda paylaşınca istek ve arzular hastalığı dünyanın her tarafına yayıldı.
Sosyal medyada paylaşılanlar gerçektede de paylaşılmalıydı oysa. Fakirleri görmeyen zenginlere, Allah fakirlerin giydikleri yırtık ve yamalı elbiseleri moda halinde giydirdi denilse, mübalâğa olmaz sanırım.
Hastalıklarla ve musîbetlerle mücadele edenleri görüp, şükretmeyince sağlıklı olanlarda sağlık derdine açlık korkusuna kapıldı. Marketlerde zarurî ihtiyaçlar tüketiliyor. Hastalık bitmezse nereye kadar stoklanacak?
Dünya gündemi savaşlarla meşgulken bir anda gündeme farklı bir musîbet oturdu: Koronavirüsü.
Evet rahatta, bollukta ve şatafatta yaşayanlar hastaları, musîbetzedeleri ve mazlumları görmemezlikten gelmemeliydi. Dünyanın bir çok yerinde insanlar fakirlikle, hastalıkla mücadele ediyor. Bunu görmek ve kim elinden ne geliyorsa yapmalıydı.
Biz görmezsek, mazlumu ve musîbetzedeyi gören biri vardı. Evet, Allah her şeyi görüyor ve biliyor. En büyük cisimlerden, gözle görünmeyen atomlar onun emrinde. Artık bilmek ve görmek lâzım. Her an, herhangi bir hastalık herkesi bulabilir artık. Koronavirüsü nerden çıktı? Kim çıkardı?
Teşhisi nasıl olur onu bilemem. Derdi gönderen Allah, dermanı yaratmıştır. Aranırsa bulunur inşaallah. Yine de herkeste bir telâş var. Bir gerçek var: İnsanın âcizliği, fakirliği, haddini bilmezliği. Kur’ân’ı okusak, eski çağlarda azgınlaşan toplumlara gelen musîbetler neden gelmişti anlardık.
Söylenenden ders almıyoruz. Firavun ve takipçilerine gelen türlü hastalık ve tufanlar. Semud kavminin yaptıklarından gelen belâlar. Ve Nuh kavmine gelen sel ve tufan felâketi. Evet dünyaya dalıp gaflete girip Yaratıcısını unutan insanı, Allah unutmadı. Musîbetlerle, hastalıklarla kendini hatırlatmak istedi.
Biz dünyaya dalınca O’nu unuttuk. O (Allah) bizi unutmadı. Âcziyetimizle kudretini, fakirliğimizle zenginliğini göstermek istedi. Umarım Koronavirüs insanlığa Allah’ı tanıttırır. Ahirete çalışmaya bir kamçı olur.
Bediüzzaman’ın ifadesiyle asıl musîbet dine gelen musîbettir. Dinimize gelen musîbet için telâşlanmalı ve dertlenmeliyiz. Nasıl ki hastalıklara karşı ilâç kullanırız, aynen öyle de imansızlık hastalığı için de bir antivirüs kullanmalıyız. İşte o ilâç, Kur’ân eczanesinde ve onun tefsiri Risale-i Nur eserlerinde vardır.
Rabbim maddî ve manevî hastalıklardan muhafaza eylesin. Amin. Şimdi aczini ve fakrını bilip duâ etme zamanı..