"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gönüllerin Seydası

Ali Rıza AYDIN
23 Mart 2025, Pazar
ŞİİR

Habîbullah, rüyasında ilim tebşir eylemiş,

“Ümmetimden hiç kimseye sual sormazsan!” demiş,

Genç yaşında ulemaya ilim tedris eylemiş,

Arkasından ulaşılmaz gayret vermiş, Rabbimiz.

 

Tillo’dayken, mükâfâten, karıncayı beslemiş,

Soranlara, “Bu mahlûklar, cumhuriyetçidir” demiş,  

Miran aşireti reisi  Mustafa’ya, unutulmaz ders vermiş,

İlzam etmiş, Cizre’deki âlimlerin hepsini.  

 

Kama belde, mavzer elde cephelerde kükremiş,   

Hücrelere koyanlara, asla boyun eğmemiş,

Hayatında, kalesinden, hiçbir taş söktürmemiş,

Kur’ân’a adanan canı, hıfz eylemiş Rabbimiz.

 

Hurşit Paşa pencereden idamları göstermiş,

Üstadımız bakmış, görmüş; hançereden kükremiş,

“Şeriatın bir rüknüne bin can fedadır!” demiş,

Bundan sonra berâeti, almış, çıkmış meydana.

 

Rus Çarının dayısını görmüş, kıyam etmemiş,

“Bu, ilmimim izzetidir; feda etmem ben” demiş,

İdam kararından sonra, hemen secdeye gitmiş,

Nikolaviç, anlamış ki: “Bu baş, bize eğilmez!.”

 

Volga Nehri’nden geçerken duyulmamış soluğu,

Bir binbaşı da yaşamış, o günkü yolculuğu,

Gördüğüne hayret etmiş; geçmemiş, su, topuğu,

Sorduğunda, Üstad, ona: “Senin hatırın” demiş.  

 

Orda, İngiliz kumandan; burada, küfrün deccalı,

Demişler: “Başka olmaz; bu Kur’ân’ı kaldırmalı,”

Görmüşler ki; Molla Said, o Furkan’ın dellâlı,

İspat etmiş, âleme: söndürülmez, kat’a, Kur’ân

 

Bitlis’in sarp dağlarından çekmiş gelmiş, çizmeyi,

Bakmış, münafık sahnede; silmiş, atmış gülmeyi,

Şu milletin felâhına feda etmiş, her şeyi,

Yusuf gibi, zindanlara “medrese” deyip, girmiş.  

                             

O zemherîr devirlerde buz tutmamış, çağlamış,  

“Yangın yeri” gönüllere, birer birer uğramış,  

İmansızlık karşısında hüzne düşmüş ağlamış , 

Pınar olmuş, sular olmuş; harlanan  hâllere   

 

Rutubetli hapishane, Said için dershane,   

Herkes lâl olurken, o konuşmuş merdane,  

Bahtiyarlar bu halkaya/ takılmış tane, tane,

Mahkemeye, tevkifata “ilânât” demiş, geçmiş.

 

Van’da kaleden düşerken “Davam” demiş, inlemiş,  

Kerelerce zehirlenmiş; cana minnet etmemiş,

Tullab-ı nur etrafında pervâz edip dönermiş,

“Sarık, başla çıkar” demiş, giymemiş o serpûşu.

 

Mefkûresinin yolunda saray olmuş, zindanlar,

Ona gönlünü açmış; Barla’daki insanlar

Yazılırken dağda bağda, cihanşümûl o nurlar

“Yaz kardeşim” diyerek kalkmış, dizin üstüne.

 

Zorluklara göğüs germiş, iktisatla yaşamış,

Dünkü günden yarınlara selâmetli yol açmış,

Toprağa düşse de beden nüve tutmuş, dallanmış,   

Çile dolu günlerinde zer ettiği, tohumlar.

 

Yılmaz ve yıkılmaz sabrı bak âtîyi doğurmuş,  

Artık bugün, bu davası, kabına sığmaz olmuş,  

Vicdanı hür gönüllerde iz bırakmış, yoğrulmuş,   

Demek dağılmış, dünyaya, Ağrı Dağı lâvları.  

 

Kasâvet ve zulümatla kararan şu dünyada,

Tulû eden güneş olmuş huzme, huzme Barla’da,  

Ümit doğmuş, insanlarda, merhem olmuş yarada,

Bir “Üstadım” kelimesi, binler olmuş gönülde.

  

Kimileri yeğ tutmuşlar, o canı, canlarına,

Nice hayat, nice ömür adanmış, yollarına,

Sineleri, rıhtım gibi, salmışlar kollarına,

Şefkat ile sarmış Seydâ, sinesine, sineleri.

 

Varlığını, bir orduya denk tutmuşlar, zâlimler,

Sakınmışlar heybetinden; titremişler, ürkmüşler,

Yok etmeye azmederek ne çok cefâ vermişler,

Rabbimizin inayeti, hıfz eylemiş, korumuş.

 

Bazı fedakâr hayatlar, bedeline, son bulmuş,

Esasında, son bulmamış; sonsuza revan olmuş,

Seydâsının sevdâsıyla, her an sararmış, solmuş,  

Şehit olmuşlar, davaya; uçup evc-i âlâya.

 

Ne açlığı ne tokluğu düşünmüş hiç, ömründe,  

Şu dünyanın gölgesini bulamazsın gönlünde,

Yalın kılıç sanılanlar diz çökmüşler, önünde,  

Malı mülkü tersleyerek kalkmış, gitmiş sılaya.  

 

Bereketli o ömrünün artık saati durmuş,

Risaleler kitap olmuş; tüm cihanı doldurmuş,  

“Kışta geldim” demiş, ama nevbaharı doğurmuş,

Hasretiz biz sana, Seyda; kabrini nur etsin, Mevlâ.

 

Dünyaya sığmayan Üstad, İpek Palas’a sığmış,  

Görevi bitince, yerde, Sübhanına sığınmış,

Vefatının ardı sıra, yağmur kıpkızıl yağmış,  

Semâvât da berabermiş, dostların mateminde.

 

Arkasında kalan miras: Milyonlarca talebe,

Sadakatin mi’yârıysa, bu yolda sebat etme,  

Manevî bir müştereğin hissesini hak etme,    

Nurları, emval bilerek, sahip olmakla olur.

 

Artık bugün, bu fikirler zeminde, çiçeklenmiş,  

Ter ü taze yeni nesil bu mirası üstlenmiş,

Efendimiz, Üstadımız, bak, Cinanda birleşmiş,

Tebessümle izliyorlar, melek yüzlü gençleri.

 

Üstadım! Gülistana döndürdüğün gönüllerle , 

Sana meftun, sana hayran; sana sadık erlerle,  

Hak yoluna çağırdığın eserlerle, Sözler’le ,  

Gösterdiğin iz üzere yürüyoruz, Üstadım.   

Okunma Sayısı: 646
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı