Âhirzamanın en dehşetli âhir dilimindeyiz. Bu devreye “deccalizm/süfyanizm cereyanı” veya “helâket ve felâket asrı” denir.
Fert, aile, cemaatler, top-lum, İslâm ve insanlık âlemleri olarak tahri-batlarını dehşetle görüyor, kimi zaman biz de etkileniyor ve muzdarıp oluyoruz.
Bediüzzaman, Risale-i Nur’un muhtelif yerlerinde, özellikle Beşinci Şua’da Deccal’ı, Süfyân’ı deşifre etmiş, ona karşı gereken fikrî, ilmî mücadele metot ve stratejilerini tefer-ruatıyla ortaya koymuştur. Tesbihat’a da “Allâhümme ecirnâ min fitneti ahiri’z-zamân, Allâhümme ecirnâ min fitneti’l-mesihi’d-deccâli ve’s-sufyân” diye duâ boyutunu ilâve etmiştir.
5. Şua ve bu duaları okuduğumuz, müzakere, mütalâa ettiğimiz, anladığımız ve kabul ettiğimiz, yani, uyguladığımız nisbette o derecede onun şerrinden korunur; çoluk-çocuğumuzu koruruz! Bediüzzaman şu duayı da yapar: “Allah kimseyi şaşırtmasın, şaşırtırsa süründürmesin, süründürürse çektirmesin, çektirirse rezil etmesin, rezil ederse perişan etmesin, perişan ederse sersem âvâre etmesin.”1
Şaşmak, şaşırmak nedir? Hakikati, doğruyu, gerçeği, gerekli olanı ayıramayacak duruma gelmek, bocalamak, her şeyi biribirine karıştırmak…
Şimdi günümüz ve maziye uzanarak şöyle bir bakalım: Fert, âile, toplum ne kadar şaşkın! Kendi vazife ve sınırlarında şaşkın. Deccalizm/Süfyanizm ve onun kolları “Gizli ifsat, ahlâksızlık, dinsizlik, zındıka komite-leri…”2 materyalizm, kapitalizm ve Kemalizm şaşırtıyor, “Hubb-u cah (makam, mevki, şan, şöhret düşkünlüğü), her türlü “havf/korku” damarından yakalayarak, “tama” (mala karşı aç gözlük), asabiyet/korumacılık, milliyetçilik, enaniyet (benlik, egoizm) damarı ve dünyanın cazibedar”3 şeyleriyle aldatıyor, şaşırtıyor!
Bu şaşkınlık ile kimisi maddî-manevî değer-lerini kaybetmiş, kimisi erezyona uğratmış sürünüyor! Süründükçe türlü eziyet ve sıkıntı-lar çekerek rezil oluyor! Perişanlığı yaşayarak sersem âvâre, yani işe yaramaz, işsiz güçsüz, başıboş, aylak aylak dolaşıyor! Kimisi menfaat üzerine dönen canavar siyaset bataklığına düşmüş debeleniyor!
Öyle ise bu duayı da sâir dualarımıza katmalıyız!
Dipnotlar:
1-Hutuvat-ı Sitte, s. 104.; 2-Sözler, s. 366, vd.; 3-Mektubat, s. 401-414.