Bu müjdeyi, Müslüman ülkelerin bu günkü perişan ve darmadağınık hâline bakarak -tabiri caiz ise- züğürt tesellisi olsun diye değil, aksine istikbale vahyin gözlüğünü takıp onun projektörü ile bakan ve şimdiye kadar bizi hiç yanıltmayan Üstad Bediüzzaman’ın (ra) istinbatına, onun o hak sedâsına kulak vererek söylüyor ve tarihe not düşüyoruz.
Sadece âlem-i İslâmı değil, Hristiyan Batı dünyasını da artık ele geçirdiğini ve istediği gibi evirip çevirdiğini zanneden Küresel Firavuncuklara, başka bir ifadeyle en büyük hamlelerini 2020’lerden sonra yapacağını beklediğimiz Büyük Deccal’a, dizlerinin kırk arşın dibinden bağırıyoruz: “Sonunuz yaklaşıyor! Titreyin ve en az 40 yıl saklanıp sineceğiniz o karanlık deliklerinize bir an evvel girin! Zira ittihad-ı İslâm ve ardından nüzul-ü Îsâ (as) yakındır! Yoksa nass-ı hadisle, tuzun suda eridiği gibi eriyeceksiniz!” (HÂŞİYE)1
Bediüzzaman Hazretleri, 1950’den sonra Barla’da kendisine sorulan: “Âlem-i İslâmın hâli ne olacak?” sorusuna karşı “Kardeşim! Merak etmeyin! Göreceksiniz, iniş bitti; çıkış başladı” diye cevap vermiştir.2
Üstad “Cemâhir-i İslâmiye teessüs edecek!” müjdesini vermiştir.3
“Kürtler İran’da, Suriye’de ve Türkiye’de vardırlar. Eğer onlar İslâm milliyetini esas alarak kabul ederlerse, ittihad-ı İslâma sebep olacaklardır. Böylece onlar bölücü bir unsur değil, bilakis ittihad-ı İslâma sebep olurlar” demiştir.4
1959’da Emirdağ’da, Pakistanlı Muhammed Sabir’e de: “Panİslâmizm yok, ittihad-ı İslâm var! İleride bütün Müslümanlar bir usul ve anlaşma ile İslâm birliğini oluşturacaklar... İran ise Müslüman bir ülkedir. İnşaallah ileride ittihad-ı İslâm için hiçbir müdahale etmeyecektir” diyerek münafıkların oyunlarının bozulacağını haber vermiştir.5
Hatta “anarşistliği” durdurabilmek için Amerika ve Avrupa devletlerinin dahî ittihad-ı İslâma taraftar olmaya “mecbur” kalacaklarını ihtar etmiştir.6
Bediüzzaman Hazretleri Rumuz adlı eski bir risalesinde kendisine “Küfrün inşikakından ne görüyorsun?” diye sorulması üzerine “ittihad-ı İslâm” diyerek cevap vermiştir.
Demek, şimdiye dek bir türlü başarılamayan ittihad-ı İslâm’ın gerçekleşebilmesi için önce küfür inşikak edecek ve onlardaki bu bölünme ve za’fiyet, Müslümanların toparlanmasına ve birleşmesine imkân sunacak ve fırsat verecektir. Bu açıdan bakıldığında aşağıdaki hâtıra çok ehemmiyetlidir:
“1970’li yıllarda Mustafa Sungur Ağabey, Tire’ye geldiği zaman bizler de âlem-i İslâm ile alâkalı kendisine sorular sorardık. Bir gün dedik ki:
- Ağabey! Üstadımız ittihâd-ı İslâm’dan bahsediyor. Bunun zamanı yakın mı, uzak mı?
Sungur Ağabeyin cevabı şu olmuştu:
- Bu soruyu Üstad’ımıza biz de sormuştuk. Üstad’ımız:
“Kardeşim! İttihâd-ı İslâm, Üçüncü Cihan Harbi’nin köprüsünden geçtikten sonra...” diye cevap vermiş ve İslâm Birliği’nin muhakkak olacağını, onun da bu savaştan sonra olacağını söylemişti. En önemli nokta da Türkiye’nin bu savaş sahasında olmayacağını, bu ateşin ülkemize sıçramayacağını ve hususan Risale-i Nur’un sed çekip bu ülkeye zırh-ı manevî ve sadaka-i makbûle olacağını ifade etmişti. Üstad’ımız şehadet parmağıyla Türkiye haritası çizer gibi yapmış ve güney sınırını göstererek “Buradan içeriye girmeyecek!” buyurmuştu. Yani Üçüncü Dünya Savaşı’nın ateşinin Türkiye’ye girmeyeceğini ifade etmişti.’”7
(İster misin, bunun fitilini de güneyden “Deccal’ın mühim kuvveti” olan İsrailoğulları ateşlesin! Ama bu defa fitne kendi elinde patlasın ve elindeki bulguru da kaybetsin!)
Beşinci Şua’dan, Büyük Deccal’ın -Allâhü a’lem- şimdiye kadar bildiğimiz vasıtaların hiçbirine benzemeyen bir merkebinin olacağını ve buna binerek “7 kıtayı ve 70 ülkeyi müstebit bir kral sıfatıyla, işgal için değil ama fitneyi uyandırmak için gezeceğini” anlıyor ve bu hâdiseyi merakla bekliyoruz.
Uyandıracağı bu fitne en son onun kendi ayağına dolanacak ve onu tam ortadan ikiye ayıracaktır! Bu inşikak neticesinde de ittihad-ı İslâm doğacaktır inşaallah! Üstad’ı yanlış anlamıyorsak -Allahü a’lem- bunun da yaklaşık tarihleri 2040’lardır.8
Dipnotlar:
1- HÂŞİYE: Risale-i Nurlar’a göre, ittihad-ı İslâm henüz gerçekleşmeden nüzul-ü İsa’nın (as) gerçekleşmiş olmasından söz edilemez. Çünkü Süfyan Komitesi diye nitelediği kişiler için Üstad Nursî (ra): “Bunlar küçük deccallardır ki, Büyük Deccal’ın ileri karakoludur… Bu gelecek yüzün dahî bu başında [h. 1342’ler] bu küçük deccallar komitesi, öteki başında [h. 1442’ler, yani 2021’ler] Büyük Deccal’ın komitesi bulunduğunu” açıkça ihbar etmektedir. (Bkz. Sırr-ı İnnâ A’taynâ) Kezâ aynı yerde “İnne şânieke hüve’l-ebter, 1118 olmakla bu küçük deccallardan yüz sene sonra Büyük Deccal’a işaret vardır” diyerek sarahaten Büyük Deccal’ın zuhuru için Süfyânîlerin 100 sene sonrasını göstermiştir.
Tıpkı “Bir hizmetkârı ve ona yer hazır edecek bir dümdarı ve o büyük kumandanın pişdar bir neferi olduğunu” belirttiği “Hakikî beklenilen ve bundan bir asır sonra gelecek o acip zat” diyerek kamufle ettiği Hz. İsa (as) için gösterdiği tarihler neyse aynı zaman dilimini yani 100 yıl sonrasını Büyük Deccal için de göstermiştir. Zira Büyük Deccal’ı öldürecek olan Hz. İsa’dan (as) başkası değildir.
Peki, Nurlar’a göre Hz. Îsâ (as) bu vazifeyi o an mevcut olması gereken “Âlem-i İslâmın vahdetini nokta-i istinad ederek” yani ittihad-ı İslâmdan alacağı güçle ve onun “muavenetiyle” başarmayacak mıdır? “Şahs-ı İsa (as) o din-i hak cereyanının başına” geçmeyecek midir? O halde ittihad-ı İslâm’ı görmeden Hz. İsa’yı (as) beklemek ve aramak beyhudedir, aceleciliktir. “Fitne-i ahirzamanın müddeti uzundur, biz bir faslındayız.” (8. Lem’a) Faslın biri bitmiştir, şimdi diğeri başlıyor! Ve hadislere göre o geldiğinde “haç kırılacak, domuz öldürülecek” ve yeryüzünde savaşlar biterek en az 7, belki 40 yıl “sulh-u umumî temin edilecektir!”
2- Astsubay H. Ali Akalay’dan, Son Şahitler, IV/343
3- Ahmet Gümüş’ten, Son Şahitler, IV/157
4- Muhsin Alev’den, Son Şahitler, IV/314
5- Son Şahitler, VI/326
6- Emirdağ Lahikası II/24, 52
7- Muhiddin Ünal’dan. Bu muhavere Abdulkadir Çelebioğlu tarafından video ile de kaydedilmiştir.
8- Bkz. Abdurrahman Aydın, Risale-i Nur’dan Gaybî Kavramlar, s. 195-196