Sibirya soğukları altında titreyen Ankara’da siyaset durmuyor. Her erken seçim kararı öncesinde olduğu gibi siyasî iktidar sürekli erken seçimin gereksizliğini açıklıyor. Öylesine ki Başbakan Erdoğan, erken seçim isteyenleri ülkeye “ihânet” etmekle suçluyor.
İşin bu raddeye gelmesinde şüphesiz son zamanlarda açıklanan anketler ve araştırma çalışmaları etkili olmuş. Belli ki iktidar partisinin düşüşünü, buna mukabil 3 Kasım seçimlerinde Meclis dışında kalan muhalefetin yükselişini bildiren anketler, Başbakan’ı kızdırmış.
(Bir gazetenin AKP oylarının yüzde 29.9’a, CHP’nin yüzde 14.5’e düşmesine karşılık, DYP’nin 13.6’ya, MHP’nin 11.5’e yükseldiğini gösteriyordu.)
Başbakan, anket ve araştırma şirketlerinin ve medyayı hortumları kesildiği için bu tarz araştırmalar yaptıklarını söylüyor. “Pazarlığa oturacak bir iktidar bulamadıkları için” medyanın bu anketlere tevessül ettiğini belirterek, “Biz ülkemize ihânet hesâbına fırsat vermeyiz” diye konuşuyor. Daha önce her fırsatta “alternatifsiz” olduklarını mâlum medyanın destek verici yayınları ve bu tür anketlerle açıklayan Erdoğan’ın medya ve anket eleştirisi bu açıdan dikkat çekici...
* * *
Başbakan’ın bu “üslûbu”, ister istemez daha önceki medya anketlerinin ve kamuoyu araştırmalarının “pazarlıkla” bu işi yaptıkları intibâını verdiriyor ki bu durum her şeyden önce partisini ve bugünkü siyasî iktidarı itham altında bırakır.
Gerçekten Erdoğan’ın sözünü ettiği medyanın baştan beri AKP’yi “alternatifsiz” sunup desteklemesi, bir “pazarlık” ve “hortumlama” sonucu mu idi ki medyayı bununla töhmet altında bırakıyor. Erdoğan’ın “Türkiye’nin koalisyon kültürüne hazır olmadığı” yönündeki sakındırmalarının bir mantığı olabilir. Lâkin bir yandan “ayağa kalkmış bir ekonomik yapı”dan, “güven ve istikrara ulaşmış” bir Türkiye’den bahsedip, diğer yandan seçim isteyenleri ihânetle suçlamak, hiç de mantıklı gelmiyor.
DYP Genel Başkanı Ağar’ın ifâdesiyle, “Millet hizmetin karşılığını verir, eğer hizmet edilmişse erken seçimden korkmanın hiçbir gerekçesi yok.” Peki Erdoğan neden seçimden çekiniyor?
Sormak lâzım; Erdoğan’ı ve partisini iktidara getiren 3 Kasım seçimleri bir “ihânet” miydi? Yüzlerce trilyonluk borçları ötelenen medya şimdiye kadar hortumları kesilmediği ve rant sağladığı için mi AKP siyasî iktidarına kayıtsız şartsız arka çıktı?
Kaldı ki yürürlükteki seçim sisteminin çarpıklığı her haliyle sırıtıyor. 10 milyon seçmenin oy kullanmadığı, geriye kalan 40 milyon oy içinde AKP’yi tek başına iktidara getiren oy nispetinin topu topu yüzde 26’yı bulduğu ortada.
İktidarın gerçekten yüzde 26 ile Meclis’in üçte ikisini, anamuhalefetin yüzde 15’le üçte birini doldurduğu bir sistemde, siyasî sancıları engelleyecek tek çâre temsilde adaleti yönetimde istikrara feda etmeyecek bir seçimdir. Demirel’in tesbitiyle, ortada yasal olarak “gayr-ı meşrû” bir durum yok. Ne var ki mevcut haliyle millet irâdesinin temsilcisi Meclis’te halkın ancak yüzde 40’ı temsil ediliyor; yüzde 60’a yakını Meclis dışında ve temsil edilmiyor.
Bu sebepledir ki tek başına iktidar olmasına ve Meclis’te ciddî bir muhalefetle karşılaşmamasına rağmen, AKP iktidarında her fırsatta gevşemeler ve kırılmalar nüksediyor. Temsildeki zâfiyet, iktidar partisi milletvekili ve mensuplarının bir türlü adını koyamadıkları zâfiyete sebebiyet verdiriyor. İç politikadan dış politikaya sarsıcı tâvizler veriliyor, zâfiyetlerin ise ardı arkası kesilmiyor...
* * *
Özellikle temel hak ve hürriyetlerde, AB’nin desteğine ve uyum yasalarına rağmen inanç ve ifâde hürriyetinde siyasî iktidar gerekli irâdeyi gösteremiyor. İmam hatiplerin haklarının iâdesinde, YÖK yasasında, yasadışı olarak başörtüsü yasağının dayatılmasının engellenmesinde, ceza yasası ve terörle mücadele yasalarının çıkarılmasında ciddî zâfiyetler sergileniyor.
Millete söz verdiği icraatı “CHP’nin oluru”na havale eden ve yeniden yazılan Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’nde olduğu gibi hâlâ 28 Şubat “postmodern darbe” konseptiyle “irtica”yı 40 bin insanın ölümüne neden olan bölücü terörle aynı kategoride kabul edip “birinci tehdit” olarak onaylayan AKP hükûmeti, bu zafiyetle sürekli geri adım atıyor...
Başbakan’ın “seçim istemek ihânettir” açıklamasını yaptığı bir sırada, “2B tasarısını mecburen buzdolabına koyduk, parlamentoda işbirliği oluşturamıyoruz” demesi, bunun son bir örneği.
Başbakan, “Erken seçim ihânettir” dese de, Dışişleri Bakanı Gül, hiç kimsenin AKP hükûmetini asla yıpratamayacağını iddia etse de, Demirel’in ifâdesiyle “siyasî iktidarın en güçlü olduğu zaman seçildiği gündür.”
Zamanla her hükûmet yıpranır ve her siyasî iktidarın bir miladı ve bir de miâdı vardır; ve bu miâd günün birinde dolar. Demokrasilerde bunu belirleyecek olan da seçimdir...
AKP iktidarı, erken seçimi “ihânet”le suçlamak yerine, AB uyum yasalarında söz verilen, hâkim nezâretinde önseçimi ve tercih sistemini esas alan, temsilde adaleti temin eden siyasî partiler ve seçim kanunlarını bir an evvel çıkarmalı...
Kaçışlar olur ama, nihaî çâre budur...
27.01.2006
E-Posta:
[email protected]
|