Ne güzel şey şu Avrupa Birliği. Sanki bir şeker. Bayram şekeri gibi. Bayram tadında demokrasi şekeri mübarek. “Mübarek” dedimse, hüsn-ü zan sahibi okuyucularımıza kendimizi emanet ederek söyledim. Yani AB’nin müsbet tarafından bakarak gördüklerimizden bahsediyorum. Müsbet olana evet, menfiye hayır. Aslında müsbet teşrif edince, menfi gider zaten.
Şu Avrupalıların yaptığına bakın Allah aşkına. Meselâ İspanya’da, Katalonya’nın özerklik taleplerini arttıran hükümete, üstü kapalı eleştiri getiren komutan önce 8 gün göz hapsine alınıyor, sonra azlediliyor. Bununla da kalınmıyor, aynı silsileyi devam ettiren ekibi de tasfiye ediyorlar. Gel de sevme şu İspanya’yı.
Şimdi, AB sayesinde yeni bir iyileştirme daha gündemde. Anlayacağınız, “eski köye yeni âdet” getirecek bir uygulama geliyor AB süreci ile birlikte. Sıkı durun. Bundan böyle… Evet, bundan böyle “kapıcı” demek yok. Yıllardır “kakılmış-itilmiş” tiplemeleri espri konusu yapılmış bir kitlenin adı değişiyor. Daha doğrusu küçümseyici bir algılama veren “kapıcı” kelimesi bundan böyle kullanılmayacak. Çocuklar, okullarda “Baban ne iş yapıyor?” sorusuna,—babaları bu tür meslek sahibi olanlar—gerçek görevini söylemeden farklı bir şey söylemeye kendini mecbur hissederler. Artık, sıkıla sıkıla değil, daha rahat cevap verecekler.
Benzer şekilde, işsiz insanlar “Ne iş yapıyorsun?” sorusuna, “Serbest çalışıyorum” diyerek cevap vermek zorunda kalırlar. “İşsizim” demek ağır gelir. İtibar kaybı gibi algılandığı ortamlar olur. Böyle demek zorunda kalıyorlar çoğu zaman. “Serbest çalışıyorum” dendiğinde de ne anlarsanız anlayın. Ama gerçekten ne iş yapıldığının anlaşılmayacağı kesindir. Bir de anlamadığım bir şey var. Sanki bağlı meslekler varmış gibi, serbest meslek tanımı yapılmıştır. Mesleğin direk adı konulsa daha iyi olmaz mı?
Şimdi, yine konumuza dönelim. Bundan böyle “kapıcı” denilmeyecek. Kapıcılık, yeni statüsüne kavuşuyor. Kapıcılık mesleğine de AB standardı geliyor. Artık onların mesleki adı “Konut hizmetleri görevlisi.” Doğrusu, daha insanî ve tanımlı bir görev tarifi. Hem psikolojik olarak daha rahatlatıcı, hem de diğer meslekler gibi rahatça söylenecek bir meslek adı.
Gel de AB’yi sevme. Bizim düşünemediğimizi Avrupalı dostlar çözmüşse, (Hemen müsbet not: dost dedikse müsbet tarafından yani) komplekse girmeye gerek yok.
AB yolculuğunda yeni düzenlemeler kapıda. Taramalar sürecinde, görüşmelere giden heyetlerimize, önce uzun uzadıya bilgi veriyorlar. Ne yaptıklarını, ne düşündüklerini, ne istediklerini anlatıyorlar. Sonrasında soru-cevap faslı başlıyor. Böylece çaktırmadan müzakere tekniği ve yaklaşım biçimlerini de ortaya koyuyorlar. Sıra bizim heyetimizin ev ödevini yapıp diyalog masasına ve tarama sürecine katkı yapmasına geliyor. Bizimkiler de oldukça verimli bir müzakere hazırlığı ile katılıyorlar. Böylece karşılıklı öğretişim devam ediyor. Bu tarama sürecine katılan üst düzey bir bürokrattan detayları dinlediğimde çok keyif almıştım.
Düşünün ki, benim pasaporta ihtiyacım var. İlgili birimi arıyorum. Adres bilgilerimi veriyorum. Bilemediniz 24 saat sonrasına, pasaportum talep ettiğim bir saat içinde evimde bana teslim ediliyor. Bir de, görevli tarafından “memnuniyet anketi” doldurmam için, son derece saygılı bir istekte bulunuluyor.
Hemen “Bu mümkün mü?” dediğinizi duyar gibiyim. İsterseniz yine müsbet tarafından bakalım. “Evet mümkün.” Neden oturduğum bölgedeki kebapçı, Urfalı Hacı Mehmet’ten sipariş ettiğim yemek istediğim saatte geliyor da, pasaport gelmesin. Biraz uçuk geldi değil mi? “Devlet ciddiyeti ve güvenlik” gibi gerekçeleri olan bürokrasinin, “umur” tepkilerini alır gibi oluyorum. Bence hiçbir fark yok. Çünkü ikisi de hizmettir. Zaten ben Urfalı Hacı Mehmet pasaport versin demiyorum ki? Elbette ki, pasaport hizmetini kamudan isteyeceğim.
Bir zaman pasaport almaya gittiğim ve bana yardımcı olan görevli komiserle bu fikrimi biraz espri ile karışık paylaşmıştım. Bana otomatik cevabını tahmin ediyorsunuzdur. “Olmaz” deyip devletin ciddiyetine atıf yaptı. Sonra uzun uzun gerekçelerini anlattı. Hafiften güldüm ve “İsterseniz bir an için görevinizden kurtulun. Bir vatandaş olarak, evden pasaport birimini arayın ve adresiniz ile pasaport istediğiniz saati bildirin. Karşınızdaki ses ‘memnuniyetle beyefendi’ desin” dediğimde, onun da hoşuna gitmiş ve gülmeye başlamıştı.
Hizmet alana göre düşündüğümüzde, her şey kolaylaşıyor. Tersi durumda ise, geciken ve yoran bir hizmetin kasıntısı yaşanıyor. Bu arada bir tespit yapmak zorundayım. En iyi çalışan hizmet birimlerinden birinin Pasaport Dairesi olduğunu da belirteyim. Ama olsun ben daha fazla seri ve eve gelecek hizmet istiyorum.
Bir de her gittiğiniz kurumda, nüfus bilgilerinizin test edilmesinin ne anlamı var? Veya belge istenmesinin esprisi nedir? MERNİS projesi kapsamında, herkesin nüfus bilgileri İçişleri Bakanlığının tescilli kaydında var. Yani sitede mevcut. Ancak çoğu zaman nüfus bilgileri yerine “nüfuz bilgileri” öne çıkınca, hizmet eşitliği bozuluyor. Neden her defasında, değişme şansı olmayan doğum tarihi, anne-baba adı, v.s sorulur. Eğer güvenlik ve suistimal düşünülüyorsa, daha özel ve önleyici tedbirler alınmalı.
Yakında AB standartları çerçevesinde, “Pasaportunuz eve teslim edilir” kampanyası ile “Lütfen bir telefon edin” çağrısını alırsanız şaşırmayın. Olur mu, olur.
Boşuna mı dedim. Sevdim seni AB. Çünkü sevilmeyi hak ediyorsun.
26.01.2006
E-Posta:
[email protected]
|