Evine misafir gelmeyen insanımız yoktur neredeyse. Tanıdık, tanımadık insanları evimizde ağırlarız. Hemen her evin, misafirlerin ağırlandığı bir bölümü bulunmaktadır mutlaka. Genellikle salon dediğimiz bu bölümdeki eşyalarımıza ayrı bir itina gösteririz. Daha gösterişli, pahalı eşyaları misafir odalarımıza özenle yerleştiririz. Evimizin bu bölümündeki eşyalara daha çok dikkat eder, temiz kalması için oldukça fazla çaba gösteririz.
Evimizin en güzel yerlerinde ağırladığımız misafirlerimize en güzel yemekleri ikram etme gayreti hemen her insanda bulunmaktadır. Oturma odalarımızda kullandığımız kanepe ve minderlerimiz çoğunlukla daha mütevazi olmaktadır. Çünkü oraları kimse görmemektedir. Yediklerimiz de kendi imkânlarımıza göre olmaktadır. Kendi kendimize olunca genellikle zarurî olarak iktisat kurallarına riayet etmekteyiz.
Bütün bunlar elbette ki normal durumlardır ve olması gereken hâletlerdir. Ancak niyetler değişince işin mahiyeti de değişebilmektedir. Misafire yapılan izzet ve ikramlardaki niyetimize göre farklı durumlar meydana gelebilmektedir. Gözümüzden kaçan ve hatta çoğu zaman gözümüzden kaçmayan bazı niyet ve yaklaşımlarımız vardır ki, bunlar mihenge vurularak değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.
Misafiri en güzel mekânlarda ağırlamamızın ve onlara en kıymetli yemekleri ikram etmemizin çoğunlukla iki sebebi bulunmaktadır. Ya bu yaklaşımımız “sünnet-i seniyye”den kaynaklanan insanî bir hareket tarzıdır veya gurur ve enaniyetin sebep olduğu gösteriş dediğimiz gayr-i insanî bir durumdur.
Allah rızası için dışımızdaki insanları misafir edip ikramlarda bulunmak büyük insanî bir meziyettir. Yok eğer bu hareketlerimiz, iyi görünmek arzusundan kaynaklanıyor ve “Ne iyi insandır, ne güzel eşyaları bulunmaktadır, ne kadar cömertçe ikramlarda bulundu” gibi düşüncelerin oluşması için yapılıyor ise şüphesiz bu durum bizim insanî hasletlerimize hiç güzel bir katkı sağlamayacaktır.
Yaşadığımız ve çevremizde gördüğümüz kadarıyla gösteriş ve israf günümüzde had safhadadır. Zaten bu durumu sezdiğim için bu konuda bir şeyler yazma ihtiyacı hissettim. Ev eşyası alımında, gıda maddesi tüketiminde maddî imkânları fazla olan insanlar, hesabını vermekte zorluk çekecekleri hareketlerde ve harcamalarda bulunmaktadırlar.
Temiz mekânları oluşturmak için lüks, gösterişli ve pahalı eşyalara ihtiyaç bulunmamaktadır aslında. İnsan aşırıya kaçmadan, vasat harcamalarla misafirlerin rahat edebileceği mekânlar oluşturabilir. Yine insan niyetini düzelterek, gösterişten uzak bir yaklaşımla imkânları nisbetinde misafirlerine ikramlarda bulunabilmektedir. Ama gelgelelim ki bozuk niyetler insanları gösteriş ve israf budalası yapabilmektedir.
İnsanlar imkânları kısıtlı olan hemcinslerine caka satmak için çekinmeden lüks eşyalar alabilmekte, fakir fukaranın yılda bir kere bile sahip olamayacağı mükellef sofralara her gün kurulmaktan çekinmemektedirler. Bu vicdanî yaklaşımı masaya yatırmamız gerekmektedir şüphesiz.
Günümüzde, evlerimizi daraltan eşyalar zamanımızı oldukça fazla almakta, fabrikasyon ürünlerden oluşan yiyeceklerden dolayı sofralarımızdan israf fışkırmaktadır. Zarurî olmayan ve sadece damak zevkine hitap eden yiyeceklere verdiğimiz paralarla, yoksulluk içinde kıvranan bir çok insanın zarurî gıda ihtiyaçları karşılanabilmektedir. Ama ne yazık ki, gösteriş meraklılığı, israf alışkanlığı, gelenek-görenek belâsı dünyamızı sarmıştır. Vicdanımızın onayından geçmesi mümkün olmayan yaşayış tarzlarından kendimizi uzaklaştıramıyoruz.
Dünyadaki boğuşmaları takip etmekten ve meydana gelen olaylar hakkında ukâlaca değerlendirmeler yapmaktan, hususî dünyamızdaki ahlâkî yapımızı dejenere eden problemlere eğilmeye zaman bulamıyoruz. Cazibedar dünya olayları bizi bizden alıp uzaklara götürmüştür. Bizi kendimize getirecek ilâçları ise nefsimiz bize acı göstermektedir.
24.01.2006
E-Posta:
[email protected]
|