Türkiye’nin ve dünyanın sayılı—güzel—şehirlerinden biri olan İstanbul, yaşadığı kargaşaya rağmen ilgi görmeye devam ediyor. Uzun yıllar ‘taşı da toprağı da altın’ olarak görülen bu en büyük ilimiz, son yıllarda en çok ‘trafik yoğunluğu’ sebebiyle tenkid edilir oldu. Gerçekten de İstanbul’a dışarıdan gelen ‘misafir’lerin ilk dikkatini çeken problem trafik yoğunluğu oluyor.
İstanbul’da yaşayanlar ise, bu sıkıntılara alışmış ve bir bakıma da kabullenmiş oldukları için ‘Buna da şükür’ deyip İstanbul’un güzelliklerini görmeyi tercih ediyorlar. Türkiye’nin başkenti Ankara’dır, ama yöneticilerin de kabul ve tasdik ettiği üzere gerçekte İstanbul’dan ‘yönetilir.’ Türkiye’ye kara kışın gelmesi bile, İstanbul’a kar yağmasına göre değil midir? Bakın, neredeyse haftalardır Anadolu kar altında, ama kar/kış haberleri manşetlere taşınamadı! Bundan sonra kar haberlerini—muhtemelen—daha fazla göreceğiz, çünkü İstanbul’a da kar yağmaya başladı...
İstanbul’u ilgilendiren güzel bir gelişme daha yaşandı. ‘Yetkililer’ bir araya gelip, bu büyük ve güzel şehrin trafik problemine neşter atmaya, çözüm bulmaya karar vermişler. Alınan ve kamuoyuna açıklanan kararlara göre, bundan sonra İstanbul trafik yönünden kısmen de olsa rahatlayacak. Gerçi bu kararlar da kalıcı ve uzun ömürlü olarak problemi çözmeyecek, ama eldeki imkânlara göre faydalı olacağı muhakkak.
İstanbul’un trafiğine çözüm olması için alınan kararları duyunca, ‘Bunlar en az 15 yıl önce teklif edilen çarelerdi, niçin bu güne kadar beklediniz?’ demekten kendimizi alamadık. Meselâ, boğaz geçişlerinde kullanılan ‘köprü’lerdeki ödeme sisteminin değişmesi, Boğaziçi Köprüsü’nden (1. köprü) sadece otomatik ödeme yapılan sisteme kayıt olanların geçecek olması bunlardan biridir. Bu arada, ‘köprülerdeki para ödeme turnikeleri kalkacak, köprüler ücretsiz olacak’ vaadinin şekil değiştirerek “Ücretli, ama otomatik geçiş sistemi”ne dönüştürüldüğünü de anlamış olduk. Her şeye rağmen alınan kararlar iyi olmuştur. Kararları alanları tebrik ederken, yine de sormadan edemiyoruz: Bu kararları almak için bunca yıl neden beklediniz? (‘Bunca yıl’ın asıl muhatabı bürokratlar, ikinci derecedeki muhatabı da işbaşındaki hükümettir. Çünkü onlar da 3 yıldır ‘tek başına/işbaşında’dırlar ve bu kararları bugün değil, en az 3 yıl önce alabilirlerdi!)
Boğaziçi Köprüsünün yapıldığı ilk yıllarda böyle bir karar almak ve uygulamak, ‘teknik’ olarak da mümkün değildi. Çünkü bunun için teknik altyapı yok ya da yaygın değildi. Ama köprü ve otoyollara ‘otomatik geçiş sistemi’nin ‘deneme amacıyla’ kurulduğu günden itibaren bu sistemin köprülerdeki yoğunluğa kısmî çare olduğu ve bir şekilde yaygınlaştırılması gerektiği hep söylendi. Ancak ne hikmetse bürokrasi bu makul teklif karşısında hep direndi. Öyle ki, “OGS” satın almak, neredeyse ev-araba satın almak gibi zorlaştırıldı. Oysa ta o gün çare belliydi: Mümkün olduğunca OGS yaygınlaştırılmalı, nakit ödeme ise azaltılmalıydı. Bunun yolu da “OGS”yi satın almayı bir şekilde kolaylaştırmaktı. Bunun hep köprülerdeki trafiği hafifleteceği, hem de muhtemel yolsuzlukları sona erdireceği belliydi. (Yoksa, muhtemel yolsuzlukları teşvik için mi OGS ve KGS—Kartlı Geçiş Sistemi—kolaylaştırılmak yerine zorlaştırıldı?)
“Aklın yolu bir”in tercih edilecek olmasını alkışlıyor ve soruyoruz: Benzer şekilde başka konulardaki ‘aklın yolu bir’leri tercih etmek için ne bekliyorsunuz? Meselâ, Türkiye’nin önünü tıkayan ve ufkunu karartan ‘başörtüsü yasağı’ndaki direnmeniz neyin nesi? Aynı şekilde, Terörle Mücadele Kanununda yapılmak istenen AB/hak ve hukuka/adalete aykırı düzenlemelerdeki bu ısrarınız neden? TCK’daki 301 ve benzeri yanlışlardaki ‘gerçeklere gözü kapama tavrı’ niçin?
Bir gün gelecek ve aynen “trafik” ve yakın geçmişte “SSK” konularında alınan doğru kararlar gibi “yasaklar” konusunda da doğru kararlar alınacak. Biz de aynı şeyi soracağız: Bunca yıl niçin beklediniz?
Lütfen, güneşe gözünü kapayanların durumuna düşmeyelim.
24.01.2006
E-Posta:
[email protected]
|