Bir okurumuzun bir kısım soruları var. Biri dünyevîleşmeyle ilgili. “Dünyevîlik, dünyevîleşme nedir?” diye soruyor.
Dünyevî dünyaya ait olan, dünyada kalan, ahirete gitmeyen herşey. İster dünyevî olsun, ister uhrevî olsun ahiretimize gönderebildiğimiz, ahirette işimize yarayacak, ahiretle ilgili herşey de uhrevî adını alır.
Dünya bir ağaçsa ahiret onun meyvesidir. Bir öğrencinin çalışıp çabalayıp sınıfını geçmesi gibi dünya okulunda kulluk dersini yerine getirenler de imtihanı kazanır, yani sınıflarını geçer, rahat edecekleri bir âleme giderler.
Açıkçası biz bir konak yeri ve geçici olan şu dünyanın değil, ahiretin adamlarıyız. Dünyada ise yolcularız, misafirleriz.
Öyleyse dünyevî olamayız. Yanımızda kalmayan, birlikte götüremeyeceğimiz bir şeye geçici bir süre sahip olmanın, ona gönül vermenin ne anlamı olabilir?
O halde bütün çabalarımız ahirette işe yarayacak, geçer akçe olacak tarzda olmalı. Üstadın dikkat çektiği gibi bizi ahirette kurtaracak bir eserimiz, bir amelimiz yoksa dünyada bıraktığımız eserlerin hiçbir kıymeti yoktur.
Hz. Ali, “Dünya nedir?” sorusuna, “Seni Allah’tan uzaklaştıran herşey” cevabını vermiş.
Sahip olduklarımız eğer bizi Allah’a yaklaştırıyor, rızasını kazanmaya, mânen Onun katında makam, mevki ve derece kazanmaya vesile oluyorsa o şey dünyalık değildir. Aklımız, ruhumuz, kalbimiz, sahip olduğumuz organ, duygu ve kabiliyetlerimiz, malımız, mülkümüz, çoluk çocuğumuz, itibarımız, kısacası bizimle ilgili herşey bizi Allah’a yaklaştırıyorsa o şey dünyevî olmaktan çıkar, uhrevî ve kalıcı bir yatırım hâline gelir, aksi halde dünyevîdir ve biz de dünyevîleşmişiz demektir.
Kendini dünyada misafir ve yolcu olarak düşünüp ona göre hareket etmeyen, ebedî kalacakmışcasına dünyaya saplanan, bağlanan, bütün gayesini para-pul, yeme-içme, makam-mevki, şan-şöhret edinme olarak gören insan, namazını kılsa, orucunu tutsa, zekâtını verse de dünyevîlik hastalığına yakalanmış demektir.
Şuurlu mü’min maneviyatta körleşen maddeci bir kimsenin gözüyle dünyaya bakamaz.
Özetle kişi dünyevî, uhrevî hangi işi yaparsa yapsın Allah rızasını gözetiyor, bütün bunlar mânen yükselmesini, olgunlaşmasını sağlıyor, eline geçen hiçbir şey kalbinde yer edinmiyor; bunları ibadet, hayır ve hizmetlere vesile yapabiliyorsa o her zaman kazançlıdır. Kayıp ise böyle olamamaktadır.
26.01.2006
E-Posta:
[email protected]
|