Detaylı bilgi için TIKLAYIN
      "Gerçekten" haber verir 27 Ocak 2006

Eski tarihli sayılar

 
 

Ali OKTAY

Korsan yayın, mp3, internet ve kul hakkı üzerine



Geçenlerde, yıllarını bu işe vermiş adını sizin de çok iyi bildiğiniz bir sanatçı dostumla konuşurken söz döndü dolaştı korsan yayına geldi. Bir dokundum bin ah işittim kâse-i fağfur’dan. Başına gelen bir olayı anlattı: “Bir gün yolda giderken tanımadığım biri ‘Canım abiciğim’ deyip boynuma sarıldı. ‘Allah razı olsun abi senin sayende hem duâ alıyorum, hem de iyi kazanıyorum’. ‘Nasıl yani, hem sen de kimsin?’ "Abi ben Sirkeci’de bilgisayarımda senin albümlerinin cd’sini çoğaltıp satıyorum. Müşteriler çok memnun oluyor. Allah razı olsun". Ne diyeyim şaştım kaldım.” Yine müzik camiasının büyük şirketlerinden birinin üst düzey yöneticisiyle konuşurken bir hatıra da o anlattı. “1-2 ay önce yeni bir albüm yaptık. Şu ana kadar ki satış rakamı 2 bin adet. Sonra internette bir web sitesine girdi. Orada aynı albümdeki eserlerin kaç kez ‘indirildiğini’ gösteren numaratöre baktık. Tam 46 bin kez o sanatçının parçaları yüklenmiş. Daha acı olan nokta ise şuydu. Bu web sayfasını ‘hizmet ‘olarak yaptığını düşünen kardeşimiz şu cümleyi de eklemişti sayfasına: ‘Değerli kardeşlerimiz, size daha iyi hizmet sunabilmem için lütfen web siteme reklâm veriniz.’” Madem hatıralardan başladık bir tane de kendi hayatımdan anlatayım. Yakın zamanda bir kardeşimiz “Ağabey sana bir şey söyleyeceğim hakkını helâl eder misin?” dedi. Hayırdır inşallah. Benim sende ne hakkım olabilir ki? “Abi senin albümünü kopyaladım. Kul hakkı olabilir helâl et.” Üniversite öğrencisi olan kardeşime, “Helâl olsun” dedim. Bir süre sonra başka kardeşlerimin de ‘helâllik‘ talepleri gelince ben de ne diyeceğimi şaşırır hale geldim. Tamam ben hakkımı helal ediyorum da, yapımcı firmanın, dağıtımcının, şairin, bestekârın, müzik yönetmeninin özetle emeği geçen diğerlerinin hakları için ne söyleyebilirim ki? Bu örnekleri anlatarak canınızı sıkmak değil kastım, ama ortada ciddî bir hak ihlâli olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız. Daha 1 ay önce bir otobüs dolusu meşhur sanatçı Ankara’ya giderek hükümetten korsan yayınlara karşı yardım istedi. Çünkü daha düne kadar 1 milyon satan albümler artık 100 bini bile bulmuyor. Tüm tedbirlere rağmen en yeni çalışma bile daha piyasaya çıkmadan korsanı basılıp etrafta çalınabiliyor. Sanatçılar şaşkın, yapımcılar çaresiz, önleyecek olan makamlar konuya duyarsız. İşin ‘bizim camiaya’ bakan yönüne de bu sıkıntı sirayet etmekte gecikmedi nihayet. Kiminle konuşsam dertli, moralsiz, şevki kırılmış. Hemen hemen kimse yeni bir şey üretme konusunda istekli davranmıyor. Hal böyle olunca internetten indirerek, cd kopyalayarak bu üretkenliğe balta vuran kardeşlerimiz bilseler iyi olur diye düşünüyorum. Nasreddin Hoca misali bindiğimiz dalı kesiyoruz aslında. Eğer bir sanatçı ürettiği eserin beklediği ilgiyi görmediğini düşünürse elbette yeni bir şey ortaya koymak istemeyecektir. Ve internette, radyoda hep eski şeyleri dinleyip sonra da ‘’Bizim sanatçılarımızda da hiç üretkenlik kalmamış’’ diyerek bir de suçlayacaklar korkarım. Dinî müzik yapmak zaten başlı başına bir cesaret işi. Arkamızda dinleyicinin ilgisinden başka bir güç yok. Aylarca gece yarılarına kadar stüdyoda yapılan yorucu çalışmaların, onca zahmetin karşılığı bir de emeğinizin takdir görmeyip istismar edilmesi hiç hoş bir şey değil. Kul hakkına karşı aşırı hassas olan kardeşlerimizin bu konuya çok normal bir şeymiş gibi yaklaşmalarını anlamak mümkün değil. Acaba bu kul hakkı değil midir ne dersiniz? Değerli dostlar ya siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? Çözüm öneriniz olabilir mi? Sizin görüşlerinizi de almak istiyorum. Ne dersiniz, paylaşmak istemez misiniz? alioktay1996@yahoo. com’a gelecek mesajlarınızı merakla bekleyeceğim.

Gönül Telimizi Titretenler

Yesâri Asım Arsoy

Geçtiğimiz hafta 18 Ocak günü, vefatının 14. yıldönümü idi merhum bestekârımızın. Yesari Asım Bey 1900 yılında Drama’da doğar. Prizren’de bir tekke yaptıran dedesi Şeyh Ömer Efendi sol eli ile yazdığı hat eserleriyle bilindiği ve ablası da sol elini kullandığı için Asım bey Yesari yani sol elini kullanan sıfatıyla tanınmıştır. Sesi güzel olduğu için çocukken mahalle camiinde ezanları o okurmuş. Yine meşhur bestekârlar Zeki Arif Ataergin, Fehmi Tokayla tanışmış, Hafız Aşir Efendi, Hafız Osman Efendi, gibi sanatkârlardan da istifade etmiştir. Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktır, Biz her gece Heybeli de mehtaba çıkardık, Yar saçların lüle lüle gibi sevilen 200 den fazla eser bestelemiştir.

Birisi kendisini fazla överse “Aman efendim sen çık aradan, kalsın Yaradan” der ve “Deliden, divaneden bile beklenmeyen bir şey çıkabilir” deyip devam edermiş: “Kimseye tan etme ey dost İrfan’ım. Bir nice divan’e sığmaz söz gelir divaneden.” (Tan=yerme, Divane=deli, Divan=büyük şiir, )

“Ehli hünerin kadrini bilmekte hünerdir” der ve eklermiş “Marifet iltifata tabiidir-müşterisiz meta zayidir.”

Birisi “afedersiniz kusura bakmayın” dese, Asım Beyin cevabı söyle olurmuş; “Ben kendi kusurlarımı bitirdiğim zaman sizin kusurlarınıza bakarım”

Zamanın radyo müdürü Prof. Dr. Nevzat Atlığ; stajyerlere ders vermekten vazgeçip ayrıldıktan sonra tahakkuk eden ücretini hak etmediği zannıyla geri iade etmek isteyişi ne kadar ilginç bir olay der. “Küçük menfaatler insanları haysiyetsiz eder” ve “Ne olacak sen yedin güllaç, ben yedim bulamaç, ertesi sabah kalktık sende aç bende aç’’ sözleri hocanın kanaatkârlığını hassasiyetini gösterir.

Bir konser sonrası öğrencisi olan sanatçının “hocam nasıl buldunuz” sorusuna “sen şimdi sana onu verene teşekkür etmek için gidip iki rekât namaz kılacaksın” der.

18 Ocak 1992 de vefat eden Yesâri Asım Arsoy’un sık sık söylediği bir dörtlükle yazımızı bitirelim.

“Yadında mı doğduğun zamanlar?

Sen ağlar iken gülerdi âlem.

Bir öyle ömür geçir ki olsun,

Mevtin sana hande(gülmek), halka matem. “

27.01.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (10.01.2006) - Tekbir’in büyük bestekârı: Itrî

  (26.12.2005) - Belediyeler kültüre böyle mi hizmet etmeli? Hem de Ramazanda!..

  (13.12.2005) - Tekrar merhabalar....

  (15.09.2005) - Yine hazan mevsimi geldi….

 
Reklam filmini indirmek için tıklayın

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004