"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Zihnî bir hastalık; vesvese

Yasemin YAŞAR
11 Ağustos 2012, Cumartesi
Akıl ve ruh sağlını bozan ve insanı normalden uzaklaştıran ciddî bir hastalık da vesvesedir. Vesvese, kişinin durumuna göre zararsız, zararlı ve hatta faydalı hale gelebilir.
Vesvesenin birinci sebebi hiç şüphesiz şeytandır. Nisa Suresi 19. âyette, “Ve onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntularla oyalayacağım” denilmektedir. Demek, şeytan şüphe tohumlarını önce kalbe atar, kalp bunu kabul etmezse, bu sefer aklından girerek kuvve-i hayaliyeyi karıştırarak, insanı etkilemeye çalışır. İnsanlara bu vesveseye kapılmadıkları ve kendilerini ümitsiz hissetmedikleri sürece bu vesvesenin zararı yoktur.
Hazret-i Peygamber’e (asm) ashabı şöyle bir soru sorar:
“Bazılarımızın aklından bir kısım vesveseler geçiyor. Normalde bunu söylemenin günah olacağına eminiz.”
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (asm):
“Gerçekten böyle vesveseler yaşıyor, ondan bir üzüntü ve korku duyuyor musunuz?” diye sordu.
Oradakiler ‘Evet’ deyince, Resûlullah (asm); “İşte bu korku imandan gelir. Vesvese zarar vermez.” dedi.
Evet, kalpte iman dağ gibi olduğu halde, kalbe gelen küfür vesveseleri, namaza yeni başlayanlara gelen abdest vesveseleri, namazların rekatlarını karıştırma, namaz içinde ve dışında akla hücum eden edebe aykırı hayaller, Allah’a ve mukaddes şeylere karşı içeriden gelen çirkin sözler bütün bu vesveseler zararı olmayan vesveselerdir. Zarar, zarar olduğunu düşünüp, ümitsizliğe kapılmakla başlar ve tehlikeli bir vesveseye dönüşür.
Kalbin imanını zihinden geçen düşünceler bozmaz. Vesvese, zihinde, özellikle de kuvve-i hayaliyede gerçekleşen bir olaydır. İman mahalli zihin değil, kalptir. Kalp imanı tasdikten sonra, akla gelen şüpheler ve vesveseler imanı bozmaz. Ne kadar şüpheye benzer vesvese gelirse gelsin, kalpte iman oldukça, bunlar hep vesvesedir. Genelde iman sahibi insanların sıkça yaşadığı vesvese budur. Yani kalbi imanla dolu olduğu halde, aklın bir çalışma prensibi olan soru ve şüpheleri, küfür sanarak üzülür.
Vesvese hastalığının bir kısmı, cehaletten kaynaklanırken, bir kısmı da iman konusundaki fazla hassasiyetten ve asabiyetten kaynaklanır.
Vesveseden kurtulmak için öncelikle vesveseyi küçük gördükçe küçüleceğini, ehemmiyet verilmezse kaybolacağını “İlim onu tard eder, cehil onu davet eder.” hakikatini bilmek gerekir.
Ayrıca vesvesenin kalbe ait ciddî bir maraz olmadığını düşünmek, vesveseden kurtulmak için bilinmesi gereken bir yoldur. Çünkü kalbi tedirgin ve meşgul eder, fakat kalbî bir maraz değildir.
İnsan, iradesiyle vesveseye maruz kalmadığı için mes’ul olmaz. İhtiyarı haricindeki musibetler, hastalıklar hakiki hastalık değildir. Bu yüzden ‘tahayyül-ü küfür küfür değildir’, çünkü ihtiyarsız zihne gelir.
Vesvesenin en tehlikeli olanı, akide ile alâkalı olanıdır. İnsanın kalbine inanca dair kötü şeyler gelebilir. Bunların ne mânâ ifade ettiklerini bilmezse insan zarar eder.
Vesvesenin iki yönü vardır. Birincisi, vesvesenin mahiyeti ve ona karşı tutumumuz, ikincisi de vesvesenin insana niçin musallat olduğu meselesidir. Çünkü vesvesenin insanı uyanık tutan, müteyakkız tutan bir yönü de vardır.
İnsan hangi konuda vesvese ediyorsa, o konuyla ilgili dinî hükümlerini iyi bilmesi vesveseyi ortadan kaldıracaktır. Çünkü ilim, yani o konuyla ilgili bilgi ve hüküm öğrenmek vesveseyi engelleyecektir.
Şunu da bilemek gerekir ki, vesvese, yerinde sayan veya imanı olmayan insana gelmez. Belki de imanın kuvvetiyle paralel olarak vesvese gelebilir. Nitekim Peygamber Efendimiz (asm), ‘Vesveseye müptelayım’ diyen birisine, ‘Endişe edilecek bir şey yok, o mahz-ı imandır, imanın kuvvetindendir’ buyurmuşlardır. Zira şeytan iman dolu bir kalbi bozmaya çalışır. Bunun için de yaptığı amellerle veya inancıyla ilgili olarak zihnine, hayallerine bulaşır ve insanı önce amelinden, sonra imanından etmeye çalışır. Bu yüzden vesveseye düşen bir mü’min, kendisinde olan iman cevherinin farkına varması, iman hazinesine sahip olduğu bilinciyle daha uyanık olması gerektiğini idrak etmesi ve şeytana karşı pes etmeyeceğini bilmesi önemlidir.
Hâsılı vesvese, kalbin değil, aklın bir hastalığıdır. Kalbî bir şey olsaydı, kalp bundan rahatsızlık duymazdı. Çünkü vesvese hastalığına düşen insanlar kalben bu durumdan etkilenir. İşte bunu bilmek ve ilimle vesvese ile mücadele etmek şarttır. Ayrıca vesvese iradî bir durum olmadığı için kişiyi mes’ul kılmaz. Vesvesenin üzerinde durmamak, ehemmiyet vermemek tedavisi için çok önemlidir. Üzerinde durulmadığı takdirde hiçbir zarar vermez.
Okunma Sayısı: 70026
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • nurşen bilici

    15.12.2013 00:00:00

    risale-i nur külliyatında(sözlerde 21.söz 2makam kalbin 5 yrasına merhem)üstadımız vesvese konusunu çok güzel örneklerle izah etmiş.bu konuda muzdarib olanları o bölümü okumalarını tavsiye ederim.

  • gülgün

    15.7.2013 00:00:00

    Bu yazı için gerçekten çok teşekkür ederim. Allah razı olsun. Çünkü namaza yeni başladım ve vesvese bana rahat vermiyordu. Günaha giriyorum diye çok üzülüyordum. Bu yazı beni bilinçlendirdi. Teşekkürler...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı