"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Olmamakla eşdeğer olmak

Yasemin YAŞAR
09 Mart 2024, Cumartesi
Dini siyasete alet eden politikalar dini değerleri bir bir örselemekte ve toplum nezdinde değer gören hakikatleri de yine bir bir önemsizleştirmektedir.

Geçenlerde Diyarbakır Valiliği ve Belediyesi tarafından hazırlanan Bediüzzaman’ı anlatan çizgi film münasebetiyle bu yazıyı kaleme alıyorum. Zahirde ne kadar güzel bir gelişme ve çaba diyebileceğimiz bu çizgi film ile aslında nasıl siyasi bir hokkabazlığın yapıldığını görmek gerekir.

Son on beş, yirmi yıldır hayatımıza giren yeni bir kavram vardır bu da “Post truth”. Yani hakikatin önemini yitirmesi olarak tanımlanan bu durum siyasetçiler tarafından seçim kazanmak ya da siyasette rakibini itibarsızlaştırmak gibi amaçlarla kullanılmaktadır.

Post-truth süreçte hakikati önemsizleştirmek, seçmenleri yapacakları tercihlerinde duygularıyla hareket edecek noktaya getirmek ya da doğru bilgiye erişemeden karar vermelerine neden olmak, kısa vadede seçim kazanmak gibi durumları ortaya çıkarsa da sonuç olarak uzun vadede insanların siyasete, kamu yönetimine ve demokrasiye olan güvenlerini azaltabilecek bir durumdur.

Bu tanımlamada, bilgiden çok inançların etkili olduğu ve doğruyla yanlışın karıştığı bir dönem olduğu belirtilmektedir. Rasyonalite değil duygu ve inançlar yönlendirici olmaktadır. Dahası hakikatin önemsizleştiği bu dönemde insanlar, kendi inançlarına yakın gördükleri haberleri takip ederek hakikatten de uzaklaşmaktadırlar.

Bu nokta-i nazardan bakıldığında “post truth” kavramı yalan kavramına benziyor görünse de asında farklıdır. Nitekim hakikatin önemsizleşmesiyle birlikte yalanın yalan olduğu bilinse bile kitleler tarafından önyargı, görüş ve kanaatlere aykırı değilse bu yalan, hakikat gibi kabul edilmektedir. Bu çok ciddi ve tehlikeli bir durumdur. Bediüzzaman’ın alem-i İslam’ın hastalıklarını teşhis ederken, ‘sıdkın hayat-ı içtimaiyede ölmesi’ diye ifade ettiği kısımda ki şu tespit çok önemlidir. “gaddar siyaset ve zalim probaganda birbirini karıştırmış, beşerin kemalatını da karıştırmış”. İşte Bediüzzaman’ın ifade ettiği hastalığın bugünkü literatürdeki adı tam da ‘post truth’dur. Hakikatin önemini yitirmesiyle kitlelere yalan söylemekle birlikte kişilerin duygularına hitap edilmekte ve bazı konulara inanması sağlanmaktadır.

Post-truth, olgulara göre değil, duygulara göre hareket edilen bir dönemdir. Bununla birlikte bir diğer husus da ‘post-trut’un, bilgi ve doğrunun teyit edilmesine gerek duyulmayan bir dönemi ifade etmesidir. Ayrıca kişilerin olaylara bakışı, rasyonellikten ziyade duygu ve düşüncelere dayanmaktadır. Bu durum kişileri analitik düşünmekten uzaklaştırmaktadır.

Post-truth kavramının doğru kelimesinin karşıtı olarak değil de doğruda olan güç ve etki kaybı olarak düşünmek gerekir. Bunun yanında gerçekle yalan arasındaki ilişkinin bulanıklaşması şeklinde de tanımlama yapıabilir. Post-truth süreç, yalanı içermektedir ama yalanla eş anlamlı değildir. Buradaki farklılık kişilerin ön yargıları, görüşleri ya da kanaatlerine uygun olduğu takdirde yalanı hakikat gibi kabul etmesi ve hatta bunu savunmasıdır.

Diğer deyişle post-truth sürecin getirdiği problemlerin başında gerçekle yalanı ayırmanın artık zorlaşması, karar verme ve anlaşmazlıklar üzerinden politize olma gibi durumlardır.

Post-truth, hakikatin gündemden düşmesi ve işlevini ve önemini yitirmesi olarak tanımlanmasıyla üzerinde uzlaşılan bilgilerin de önemsiz kılınmasını ifade etmektedir ki bu çok ciddi değer kaybını netice verir.

Nitekim bu çizgifilmde olduğu gibi Bediüzzaman güya gündeme getirilirken onun mücadelesi, hayatını vakfettiği değerleri, imani ve içtimai fikirleri yok sayılarak oyun oynayan ve basitçe bir tarihçe-i hayatından bahsedilen bir figüre dönüştürülmüştür. Üstelik onu anlatırken hayatı boyunca mücadele ettiği fikirlerin temsilcilerinin gölgesinde sunulması manipülatif bir istismardan başka bir şey değildir.

Hasılı; iman-küfür mücadelesinin ahir zamandaki en dehşetli veçhesini ‘Deccal fitnesi’ olarak “Beşinci Şua”da anlatan bir Bediüzzaman’dan; etliye sütlüye karışmayan bir Dalai Lama, bir Mahatma Gandhi, portresi üretemezsiniz. Post truth siyasetinizle hakikatleri önemsizleştirip değersizleştirip, çarpıtıp, minimizasyon yapamazsınız.

Post truth, siyasetle maneviyatı bile pazarlama malzemesi yapmak ve bunu yaparken de şu veya bu zümreyi rahatsız edecek unsurlardan ayıklamak, şurası şuna dokunuyorsa, burası bunu rahatsız edebilecekse, oralara hiç girmemek, olmamakla eşdeğerdir. 

Okunma Sayısı: 2235
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • A. AYDIN

    10.3.2024 03:48:17

    Gerçekten önemli bir teşhis. Uzun yıllar önce öğrencilere izletmek için Çanakkale Zaferi ile ilgili bir belgesel aradığımda acip bir durumla karşılaşmıştım. Çanakkale'yi anlatan belgesel çoktu. Fakat hakkıyla anlatan bir belgesel yoktu. Öyle ki, bazıları o harbi sıradanlaştırıyor ve anlamsızlaştırıyordu. Anladım ki, bu milleti aslına özendirecek ve ona döndürecek hangi hakikat/olay varsa hamiyet maskesi altında birileri ona hemen el atıyor ve içini boşaltıp önümüze öylece koyuyordu. Sizin tabirinizle HAKİKATİ DEĞERSİZLEŞTİRİYORDU.

  • Oğuz Yiğiter

    9.3.2024 07:21:00

    Allah razı olsun Hocam. Gücü elinde bulunduranları destekleyen yüzde seksen avam-ı ehl-i imanı gücendirmeyelim mülâhazasıyla, alâmet-i farikası, hakkın hatırı âlîdir hiçbir hatıra feda edilmez prensibiyle Üstadımızın merdâne mesleğini 54 yıldır sürdüren Yeni Asya Ekolünü bile iç bünyeye sızarak "gücün karşısında ehlîleştirip, akredite hale getirmek" teşebbüsleri gözden kaçmıyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı