Modern zamanlar insanları hayatın her türlü lezzetini “sınırsız olarak tatmaya” dâvet ediyor. Reklâmlar, filmler, diziler, yemek sektörü, kozmetik dünyası…
İBRETLİ TARİH LEVHALARI
Tarih bilimciler geçmiş zamanların en büyük imparatorluklarından biri olan Roma İmparatorluğu’nun sınırsız lezzetlerin peşinde olanlarca çökertildiğini söyler. Döneminin süper gücü olan Roma, özellikle kadının yaradılış özelliklerinden uzaklaşması eğlence ve tüketim ekonomisine dalarak aile yapısından kopması, toplumu saran ahlâksızlık salgını sebebiyle ortadan kalkmıştı. Halen müzelerde yer alan dönemin tarihî kalıntılarında, heykellerinde, mozaiklerinde ahlâkî bozulmanın izlerini görmek mümkündür. (Bugün çoğu Batı ülkesinin hukuk sistemine Roma ilham vermiştir.)
Tarihte çoğu medeniyetin çöküş sebebi bu açıdan ibretlidir. Sözgelimi Pompei şehri bir anda tamamen ortadan kaldırılmıştır. Şehri saniyeler içinde kaplayan lavlar insanları taştan heykellere çevirerek günümüze kadar intikal ettirmiştir. Kur’ân literatüründe “helâk edilen kavimler” adı altında Ad, Semud gibi kavimlerin isimleri verilir….Hepsinin de helâk sebebi kendilerini tevhid inancına, ibadete çağıran peygamberlerine itaat etmemeleri, hiçbir ahlâkî kuralı tanımadan her türlü sınırsız lezzetin müptelâsı olmalarıdır.
KADIN-AİLE POLİTİKALARI
Günümüzde, özellikle çalışma hayatında kadın ve erkek arasındaki rekabet ortamı, artık güçler mücadelesine dönüşmüş durumda. Türlü çeşit haliyle arzı endam eden feminizm akımı kadın ve erkek kimliğinin arasını açıyor. Kadın ve erkek kimliğinin birbirini tamamlaması gerekirken eşitlik ya da üstünlük kavgasına girmesi LGBT kısaltmasıyla anılan cinsî sapkınlıklara da zemin hazırlayıp toplumun gündemine taşıyor. Aile kurumu hızla yıpranıyor.
Boşanmaların artması, intihar olaylarının salgın düzeyine çıkması, cinsel suçlardaki çoğalmalar toplum hayatında yeni kadın ve aile politikalarının hazırlanmasını zorunlu kılıyor.
Ne yazık ki, ülkemizde kadın ve aile politikaları adı altında yapılan çalışmalar yeni problemlere sebep olmaktan başka bir şeye yaramıyor. Zira türlü feminist akımlar, İslâmî feminizm elbisesini de zaman zaman giyerek arzı endam ediyorlar.
Aile yapısını temellerinden sarsan İstanbul Sözleşmesi’nin başörtülü kimi kadın derneklerince canhıraşane savunulması bunun en acı örneklerinden…
Bu şekildeki kadın aile politikalarının gelecek nesilleri tehlikeye attığını rahatlıkla ifade etmek mümkün.
HÜLÂSA
Bediüzzaman Hazretleri’ne Eskişehir Hapishanesi’nde “Biz hayatın her türlü lezzetini tatmak ve tattırmak istiyoruz. Bize karışma!” diyen ses tarih boyunca toplumları hep “sınırsız lezzetler”e dâvet etti, kandırmaya çalıştı.
Peygamberler ve onların yolundan gidenler ise dünyayı hayat yolculuğunun geçici bir imtihan durağı olarak gördüler. Nimetleri tefekkür ve şükürle tadıp, ahirete azık hazırladılar. Dünya misafirhanesinin Sahibinin koyduğu sınırlar ve kurallara ihtimam göstermeye çalıştılar, çalışıyorlar…
Allah’a iman etmek dediğimiz hakikat sınırsız lezzetlere bir dâvetiye değil mi zaten!